Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Bölüm sınırımız 900 oy ve 1500 yorum <3 Lütfen sadece düşüncelerinizi belirten yorumlar yapın. <3
Keyifli okumalar.♡
gizzemasllan Instagram: gizzemasllan
.
.
.
25. BÖLÜM "EKSİKLİKLER VE YARALAR"
Bana göre bu hayatta hiçbir insan kusursuz değildi. Herkesin bir eksiği, eksik hissettiği bir yanı elbette vardı. Asıl mesele; hayatımızda o eksikliği tamamlayacak ya da sen tamamlamak için çaba sarf ederken hep yanında olacak birinin de hayatında olmasıydı.
Bu bir sevgili ya da sıradan bir arkadaş ve yahut bir akraba olabilirdi. Zaten kim olduğunun pek bir önemi yoktu. Önemli olan hissettirdikleriydi, o eksiklik hissini bastırabilecek güçte olmasıydı. Tam aksini yapıp daha da eksik hissetmene neden olmamalıydı. Çünkü daha da eksik hissetmene neden olursa kalbinde açılan en büyük yaranın sahibi de o oluyordu.
Bu, bu hayatta en acı şekilde tecrübe ederek öğrendiğim şeyler arasındaydı. Benim de kalbimde en sevdiklerimin, en güvendiklerimim açtığı çok büyük yaralar vardı ve insanın yaralarının sahibi en sevdikleri olunca canı çok yanıyordu.
En kötüsü de hiç kimse bunun farkına bile varmıyordu.
Gökmen'in dudakları hâlâ dudaklarımdayken ve ben şaşkınca öylece durmaya devam ederken anlaşılmayıp en sevdiklerimin kalbime daha büyük bir yara açmalarından çok korkuyordum. Çünkü canım zaten yeterince yanıyordu, biraz daha yanması beni bu kez çok daha sert düşürecekti yere.
İşte bu yüzden kendimi toparlamam gerektiğine karar verdim ve bu kararı aldığım ilk an en başından yapmam gerekeni yapıp hızla Gökmen'i omuzlarından itip kendimden uzaklaştırdım. Sonra da hemen ardından hızla ayağa kalktım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Öfkeyle bağırdım fakat şu an bana bakmıyordu bile, arkama doğru bakıyordu. Ben de arkamı döndüm, bahsettiği kadının öfkeyle uzaklaştığını gördüm. İşte o an onu kıskandırmak için beni kullandığını anladım. Bu, daha da öfkelenmeme neden olurken ona döndüm. Onun da gözleri çoktan beni bulmuştu.
"Ben sadece..." Devam etmesine izin vermedim.
"Kullandın beni," dedim, itiraz etmek için tek kelime bile etmedi. "Nasıl yaparsın bunu?" Bağırdım yine ama yine ağzını bile açmadı. "Bunu yapmaya..." Hesap sormaya devam edecekken sözümü kesen şey Gökmen'in bir anda geriye doğru savrulması oldu.
Ne olduğunu anlamaya çalışırken bunu yapanın Pars olduğunu görmem, Pars'ın Gökmen'i yanına çekmesi ve kafasını yüzünün ortasına geçirip Gökmen'i yere düşürmesi bir oldu.
Bununla da yetinmeyip tekrar yanına yaklaştı. O sırada olaya şahit olan kadınların çığlık sesleri yükseldi ve ben öylece durmak yerine telaşla Pars'a yaklaştım, önünde durup kollarından tuttum, Gökmen'e yaklaşmasına izin vermedim.
"Ne yapıyorsun? Dur!" Bağırırken bir yandan da onu zapt etmeye çalışıyordum. Ta ki bir anda duraksayıp da öfkeyle gözlerimin içine bakana kadar. Onun bu bakışları beni korkuturken ne yapacağımı bilemedim. O da zaten benim bir şey yapmamı beklemedi ve kollarını benden kurtardı, kolumu tutup beni arkasına çekti fakat buna rağmen Gökmen'e yaklaşamadı, çünkü çoktan Hazal Gökmen'in yanına gelmiş ve onunla ilgileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Teen Fiction"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...