Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Bölüm sınırımız 1500 yorum, lütfen sadece düşüncelerinizi belirten yorumlar yapın<3
Keyifli okumalar.♡
Instagram: gizzemasllan
.
.
.
37. BÖLÜM "YALANCI GİTMELER"
Çoğu insanın aşkı tattığı, hissettiği ilk yer bir dizi, bir film, bir kitap sahnesidir. Bunlar bize hiç tanımadığımız, hatta var olmayan insanların aşklarını öyle hissettirirler ki içten içe o duyguyu merak etmeye başlarız, hatta küçücük bir çocukken bile...
Çünkü bir başkasının hislerini bize derinden hissettiren bir duygudur, aşk... Tam da bu yüzden merak ederiz, aslında sadece bir başkasının aşkını bile böyle hissediyorsak kendi aşkımız kalbimizde yer edindiğinde hissettireceği şeyleri merak ederiz. Bu yüzden çoğu insanın hayatı aşkı aramakla geçer. Fakat maalesef çoğu o aşkı bulamaz ve hayatlarını aşka âşık bir şekilde geçirirler.
Ben, o çoğu insan arasında değildim. Aşkı ne bir kitapta ne bir dizi de ne de film de tatmıştım. Ben aşkı, gerçekten tatmıştım, kalbimin en orta yerinde hissetmiştim hayatım boyunca ve hiçbir zaman aşka âşık olmamış, o aşkı bulmuştum.
Hem de sadece on iki yaşında küçücük bir çocukken.
Bazen hayatta bir durup geriye dönüp baktığım zamanlar oluyordu ve hep kendime onu ne zaman sevmeye başladım diye sorup ne zaman benim için diğer erkeklerden farklı bir konumda oldu diye düşünüyordum ve zihnim beni tek bir güne götürüyordu her zaman.
25 Eylül, 2015...
Tam on iki yaşına bastığım o güne gidiyordum hep ve her seferinde ona gerçekten de o gün âşık olduğuma inanıyordum, ki zaten gerçekten de öyleydi.
Aşk, kalbimde tam o gün yer edinmişti.
Nasıl olmuştu bilmiyorum, ne oldu da o gün öyle hissettim onu da bilmiyorum. Hatta hiçbir zaman da anlam veremedim buna, hep çok saçma geldi. Hiçbir şey yokken, öyle bir anda âşık olmak aptal gibi hissettirdi kendimi ve böyle hissettiğim her an kendimi aslında onu sevmediğime inandırmaya çalıştım. Fakat her seferinde gün sonunda yine kendimi onu düşünüp onunla hayaller kurarken buldum.
Ne yaparsam yapayım onu aklımdan hiç çıkaramadım. Ona çok uzak olduğunu düşündüğüm farklı bir yoldan gitmeyi de düşündüm, hatta denedim bile ama başaramadım ve o yolun sonu da ona çıktı. Her seferinde kendimi onun yanında buldum.
İşte şimdi yine onun yanındayım, hayal ettiğim gibi kollarının arasındayım ve sımsıkı sarılıyorum ona. Onun da bir eli saçlarımda ve saçlarımı okşuyor, diğer eli de elbiseden dolayı açıkta kalan bacağımdaydı ve elini usul usul oralarda gezdiriyordu.
Bunları yaparken de bazen durup yanağımdan, saçlarımdan öpüp aynı şeyi yapmaya devam ediyordu. Ben ise başımı göğsüne koymuş, hiç sesimi çıkarmadan sadece anın tadını çıkarıyordum. En tuhafı ise o da konuşmuyordu ve dakikalardır sessizce aynı pozisyonda kafenin içindeki koltukta uzanıyorduk.
Bu sessizliği ve aramızdaki büyülü anı bozan ise çalan telefonum oldu. İşte o an Pars da sessizliğini bozup "Kim bu saatte?" diye sordu, gözümün ucuyla saate bakıp çoktan iki buçuk olduğunu gördüm. Gözlerimi saatten çekip uzandım ve sehpanın üzerinde duran telefonumu aldım. Ardından da yeniden başımın onun göğsüne koyup ekrana öyle baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Teen Fiction"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...