Selam :)
Yeniden bir aradayız, bölüme başlamadan önce sol alt köşedeki yıldıza dokunarak bana destek olabilirsiniz.
Buraya ben de sizin için bir yıldız bırakıyorum.⭐ Sizinkileri de bekliyorum.❥
Lütfen satır arası yorumlarını eksik etmeyin ♡ Erişim engeli yüzünden çoğu kişi okuyamayacağı için bir sınır koymayacağım ama normalin çok çok altında bir istatistik olursa maalesef engelin kalkmasını beklemek zorunda kalacağım ben de🥺
Keyifli okumalar.♡
Instagram: gizzemasllan
.
.
.
42. BÖLÜM "AYRILIKLAR VE YENİDEN KARŞILAŞMALAR"
Koşar adımlarla karakoldan içeriye girdim. Telaşlı gözlerim etrafta gezinip bizden birkaç dakika önce getirilmiş olan Pars'ı ararken koluma birinin dokunmasıyla irkildim ve hızla başımı çevirip bunu yapana baktım, Vedat'ı gördüm.
"Biraz sakin olur musun lütfen artık," dedi, Pars'ı karakola getirmek için polis arabasına bindirdiklerinde Vedat da peşinden gitmek için arabasına binmişti. Evde oturup da haber bekleyemeyeceğim için ben de hemen peşine takılmıştım. O andan beri de ben ne kadar telaşlıysam yaptıklarımla onu da telaşlandırmıştım.
"Ama..." dedim fakat devam etmeme izin vermedi.
"İstesen de göremezsin şimdilik onu," dedi, yine konuşmak istedim ama yine devam edip engel oldu bana. "İzin vermezler ona, bana bile izin vermezler Ayliz," dedi, sıkıntıyla ofladım.
"Avukatı dışında hiç kimseyle görüştürmezler, ki zaten görüştürseler de şu an için yapabileceğimiz bir şey yok. Biz de avukatı beklemek zorundayız." Duyduklarım hiç hoşuma gitmezken devam etti. "Bu yüzden sakin ol ve bekle, işimizi bir de sen zorlaştırma n'olur," dediğinde mahcup bir tavırla başımı salladım.
"Hadi o zaman, otur şuraya ben de yeniden avukatı arayayım," dedi, yine başımı salladım ve tek kelime etmeden yanından ayrılıp gösterdiği yere oturdum, beklemeye başladım.
O sırada o da dediğini yaptı ve cebinden telefonu çıkardı, avukatı aradı. Avukatla konuşurken yanımdan uzaklaştığından ne konuştuklarını duyamadım ama buna çok da takılmadım. Muhtemelen olanları anlatıyordur diye içimden geçirirken Pars'ı düşünmeye devam ettim.
O an aklıma, daha önce Tan'ın barını bastığında da gözaltına alındığı ama misafirmiş gibi Emniyet Müdürü'nün yanında çayını içerken ifade verdiğini, aynı gece de serbest kaldığını hatırlayıp kendimi rahatlattım.
"Yine aynısı olacaktır ya," diye mırıldandım kendi kendime ve derin bir nefes alıp biraz daha rahatlamaya çalıştım, arkama yaslandım. Fakat yine de bir yandan endişe etmeden duramıyordum. Çünkü adamı resmen uyuşturucu ticaretinden gözaltına alınmıştı, bu diğeri kadar basit değildi ki...
Bu düşünce bütün rahatlama çabalarımı boşa çıkarıp beni büyük bir endişenin ve korkunun içine çekerken karakolun duvarları üstüme üstüme geliyor gibi hissediyordum. Tabii bir yandan da içimde derin bir hüzün ve büyük bir öfke vardı. Bu duygularımın sahibi ise sadece küçük bir ihtimaldi ve o ihtimal, tüm bunlara babamın sebep olması ihtimaliydi.
Bu küçük ihtimal, nefes bile almama engel olup nefesimi keserken sanki biri art arda mideme yumruk atıyormuş gibi hissediyordum. Çünkü eğer bu ihtimal bir gerçeğe dönüşürse işte o zaman yürüdüğümüz bu yol, çok daha büyük bir çıkmaza girecekti ve o çıkmazda ne Pars kendisine bunu yapan babamı affederdi ne de babam bu kadar ileriye gittikten sonra geri adım atardı. Ben de ikisinin ortasında sıkışır kalır ve yine boğulup zarar gören ben olurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA SÜRGÜN
Jugendliteratur"O Doğu'ysa ben Batı'ym." "O siyahsa ben beyazım." Diye haykırdı genç kız. Fakat bu cümleleri kurarken bu hikâyenin aslında Doğu'yla Batı'nın kavuşmasını, siyahın beyaza karışmasını anlattığını bilmiyordu. Öğrendiğinde ise hiçbir şey eskisi gibi ol...