0.3

8.2K 1K 1.1K
                                        

Minho önündeki pizzayı yerken karşısında oturan Chan ve Changbin, Chan'ın telefonundaki oyun ile cebelleşiyordu. "Bir siki beceremedin mal," deyip telefonunu Changbin'in elinden almaya çalıştı Chan. "Ver şunu ver, sana güvenende kabahat."

"Bu nasıl oyun oğlum! Oyun bozuk!"

Minho güldü. "Biraz daha abart. Konsol bozuk versiyonunun bir başka hali mi bu?"

Omuz silkti. "Bozuk işte." Sonra da başını Minho'ya doğru uzattı. "Versene şundan biraz."

Minho, kendi elindeki dilimi reddetmeden Changbin'e uzattığında Changbin büyük bir ısırık koparıp arkasına yaslanmış, gözleri kafeden içeri giren çocukları bulmuştu. "Geldiler sonunda." Bağırdı. "Gelmeseydiniz! Biz iki pizza gömdük amına koyayım!"

Hyunjin kendine bir sandalye çekti pufa oturmak yerine. "Kusura bakma ya, profesöre Changbin bekliyor diyemedik."

"Tamam kes amcık, sevmem zaten seni. Bu niye geldi?"

Minho kaşlarını çattı. "Otur oturduğun yerde döverim seni. Karışma."

Changbin dudaklarını büzüp yerine oturmuş, Hyunjin ile Minho birbirlerine karışıklıklı öpücük atmışlardı. Jeongin, Jisung, Felix derken geldiği gibi direkt lavaboya geçen Seungmin de masaya yerleşti, elindeki kot ceketi kucağına bıraktı.

"Ne söylüyoruz o zaman?" diye konuştu Jisung, kolunu kaldırdığı zaman giydiği kısa kollu tişörtünden gözüken boyluca dövmeleri masadaki çoğu kişinin odağını kendine çektiğinde o esneyerek arkasına yaslanmıştı.

"Biz pizza yedik," dedi Minho. "Gerçi hala yemeye devam ediyoruz ama olsun. Buranın hamburgeri de güzel."

Hyunjin elini kaldırıp garsonu yanına çağırdığında kendilerine karışık bir şeyler sipariş etmişlerdi. Jeongin, çenesi ile geldiklerinden beri odağını telefondan ayırmayan Chan'ı işaret etti."Chan hyung ne yaşıyor?"

"Onu biz de çözemedik," diyerek kolasını yudumladı Changbin. "Doktor kendi haline bırakın dedi."

Minho ona göz devirdi. "Oyun oynuyor, siz gelmeden önce Changbin de aynı onun gibiydi de Chan kadar yemedi kafayı."

"Orospu çocuğu oyun."

Masada bir kahkaha tufanı oluştu Chan'ın bu dediği ile, Chan onların aksine gülmeyip telefonu sertçe masaya çarpmış sonra da "Yavaş!" bağırışları ile endişelenip telefonunu kontrol etmişti. Bir sorun olmadığını görünce arkasına yaslanarak Minho'yu kolunun altına aldı.

"Selam."

Felix sırıttı. "Selam bebeğim, bizi görebildin sonunda."

Chan ona göz kırptı. "Sana da selam bebeğim."

Jisung duyduğu şeyle göz devirip arkasına yaslanmış, kucağındaki gömleğin yakası ile oynamaya başlamıştı. Jeongin'in gözleri onun bu hareketini yakalarken Felix hiç takmadan diğerleri ile konuşmaya devam etti.

Felix ve Jisung sürekli atışırlardı, cidden sürekli atışırlardı ama bu sıralar Jisung'da ayrı bir durgunluk var gibiydi, Felix'in laf sokmalarına bile karşılık vermiyor, kısaca kestirip gidiyordu.

Chan uzanarak kendine bir dilim pizza almış, onu izleyen Minho'yu gördüğü gibi kendinden önce ona uzatmıştı. "Yok," dedi Minho başını sallayıp, geri kafasını omuzuna bıraktı. "Uykum var."

Changbin ona baktı. "Bu aralar sen niye çok uyuyorsun? Bir sorun mu var?"

"Annemler falan," deyip omuz silkti. "Öyle canım sıkılıyor, pek uyuduğum söylenemez."

tomboy, minchanbin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin