Seungmin'i kolundan yakalayan Jisung onu çeke çeke kafertaryaya getirirken arkadaşını sandalyeye oturtmuş, arkasına geçmiş ve kollarını omuzlarına koyup eğilmişti.
"Ne bu ayrılma haberi lan," dedi Chan, Minho onun bacağına masanın altında vururken Changbin daha ılımlı bir şekilde sormuştu. Masaya doğru eğildi. "Seung, ayrılma olayı nasıl çıktı? Ayrıca Hyunjin nerede, telefonlarını açmıyor."
"Bilmiyorum nerede olduğunu," dedi Seungmin, omuz silkti. Hyunjin'in telefonuna bu sabahtan beri ulaşılmıyordu, derste gözleri onu aramış fakat bugün gelmeyen tek kişi oydu. Sınıfta çoğu kişinin sorularına maruz kaldığı yetmezmiş gibi tam kaçtığı anda bir de Jisung tarafından yakalanmıştı.
Yutkundu. "Ayrıldık, doğru yani. En azından öyle istedi, bunu ona sorsanız daha iyi olur."
"Hyunjin?" dedi Jeongin şaşkınlıkla. Kaşlarını kaldırdı. "Senin enayin olan Hyunjin? Senden ayrıldı?"
"O çocuk sana tapıyor oğlum, ne ayrılması. Yanlış anlamışsınızdır."
Felix ona baktı. "Tapmak deme be."
Changbin omuz silkti. "Oradan bakınca Tanrı'ya inanıyor gibi mi duruyorum? Gerçi iki tanrı olur mu ya, benimkiler etrafımda da."
"Aptal."
Minho sevgilisinin kafasına patlatmıştı konuyu kaynattıkları için, Seungmin'e döndü geri. "Sen şu konuyu açık açık anlatsana."
"Anlatacak bir şey yok." dedi Seungmin. Gözleri kantin kapısından giren bedeni bulduğu gibi de ayağa kalktı. "Her neyse, annemler bekliyor gitmem gerek."
"Annenler mi, ne?"
"What?" deyip şaşkınca kafasını çevirdi Jisung, çevirmesi ile beraber de Hyunjin'i görmüş Seungmin ise diğer çıkıştan çıkıp gitmişti. Hyunjin yanlarına gelip bir sandalye çekerek oturdu. "Ji, anahtarını versene."
"Niye?"
"Sende kalacağım çünkü." demesi ile Jisung iç çekti. "İpini koparan bana geliyor amına koyayım, ipini koparan bana geliyor. Yurda mı yerleşsem ya ben?"
Chan göz devirdi. "Zengin piç, parayı al götüne sok. Yurda gideyim diyor ya." Ceketini çıkardı. "Daraldım ulan, daraldım. Biriniz adam akıllı neden ayrıldığınızı cevaplayabilir mi amına koyayım."
"Annesi işte." dedi Hyunjin, dünkü kavgaları gözlerinin önüne geldiği gibi seslice oflayarak ellerini yüzüne bastırdı. Yetmemiş saçlarını karıştırmış, karmakarışık hale getirmişti. "Anne ve babası gelecekti, annesi beni sevmiyor. Neymiş, erkek erkeğe ilişki olmazmış. Aloo, liseden beri beraber senin oğlunla kadın."
Seungmin'in annesinin has bir homofobik olarak Hyunjin ile ilişkilerini başından beri onaylamadığını biliyordu herkes. Hyunjin arkasına yaslandı. "Bize gelecek diye Seungmin beni göndermek istedi. Ben niye gidiyorum abi, bizim evimizden ben niye gidiyorum? Neden ilişkimizi savunamıyor, altı yıldır beraberiz biz. Altı ama o her seferinde ailesi konu olunca bana yabancı gibi davranıyor."
Minho bu durumu anlayabiliyordu, bir kısım Seungmin'i haklı bulurken bir kısım da Hyunjin'i haklı bulacaktı biliyordu. "Aileye de öyle 'he' dediğinde karşı gelinmiyor." dediği zaman Hyunjin'in yeni hedefi oydu. "Altı senedir hiç mi gelmedi o an? Ya bir kere savunsa diyeceğim tamam, kabul etmesinler bizi ama benim sevgilim bir kere bile savunmadı. Bu kadar mı değerim yok?"
Hepsi sıkıntılı bir mevzu olduğunu biliyordu aslında. Jisung "Ya oğlum öyle değil be," diye mırıldandı. "Değerin olmaz mı ama o da aile işte."
"Seungmin de benim ailem Jisung." dedi Hyunjin bu sefer. Jisung dudaklarını birbirine bastırdığında Jeongin lafı devraldı. "Aslında Hyunjin de haklı, Seungmin'in ailesi geldiğinde onu her seferinde evden göndermesi... Bilmiyorum düşününce çok can sıkan bir durum."