Üçü salonda yayılmış, Chan'ın önerdiği filmi izlerlerken Minho, Changbin ve Chan'ın üstüne yayılmış, kucağındaki mısırı yiyordu. Avucuna doldurduğu mısırla beraber elini kaldırıp Changbin'e uzatmış, Changbin başını eğip birkaç mısırı yerken Minho elinde kalan diğer mısırları Chan'a uzatmıştı.
"Ya bu çok sıkıcıymış amına koyayım," deyip filmi kapattı Chan aniden. "Fragman Hollywood film Bollywood ulan! Kapitalizmi sikim."
Minho ve Changbin kahkaha atarken Changbin "Kapitalizm ne alaka oğlum?" diye sormuş, Chan yan dönerek ayaklarını Minho'nun üstünden Changbin'in kucağına uzatmıştı. Minho yüzünü buruşturup onun ayağına vurduğunda Chan ellerini kafasının arkasında birleştirdi.
"O puşt Kuzey Kore'nin oyunları bunlar hep."
"Ya yürü git salak herif." diyen Changbin gülüp titreyen telefonunu eline almış ardından da Minho'nun başını tutarak göğsünden kaldırdıktan sonra koltuğa bırakıp ayaklanmıştı.
"Ben Hwall'ın yanına gidiyorum."
Minho duyduğu isimle derin bir nefes verdi neredeyse bir haftadır Hwall'ı gördüğü yerde yolunu değiştiriyor, tanımadığı bir çocuğa karşı istemsizce antipati duyuyordu.
"Geç değil mi?" diyen Chan ile Changbin sırıttı. "Serseriler için asıl eğlence şimdi başlıyor."
Kenardaki hırkasını alıp üzerine geçirmiş, eğilerek ayakkabılarını giydikten sonra evden çıkmıştı. Onun çıkması ile beraber Minho sinirle yastığı koltuğa vurdu.
"Bir şeyler var bunda."
Chan kaşlarını çattı. "Nasıl yani?"
"İki gün önce bize 'biz birbirimiziden bir şeyler mi saklıyoruz' diye kızan çocuk ertesi gün gelip aniden çok aşık olduğu sevgilisi ile karşımıza çıktı. Neydi? Hwall'ı kendime sakladım, siktir lan oradan."
Ayağa kalktı. "Ben Changbin'i tanıyorsam onda bir şeyler var." Kenardaki yastığını alıp sarılmış "Yatıyorum ben," diyerek odasına geçmiş, sinirle yatağının üstüne zıplamıştı.
Chan Minho'yu kontrol edip uyuduğuna emin olduktan sonra yalnız kaldığı salonda koltuğa oturup kaşlarını çattı, Changbin bir şeyler karıştırsa bile amacı neydi ve neden böyle bir şey yapmıştı, anlamıyordu.
Gözleri yan tarafında duran telefonuna gitti, Hyunjin arıyordu.
"Efendim," diyerek açtığında Hyunjin de odasına doğru ilerliyordu. "Hyung şey diyeceğim, Changbin burada hırkasını unuttu da eve geldiyse ona söyler misin şarjı bitmişti diye aramadım onu."
Chan'ın kaşları çatıldı. "Changbin sizinle miydi?"
"Evet, oturuyorduk birkaç saattir. Beraber parka kadar yürüdük sonra ben eve döndüm öyle fark ettim hırkasını bıraktığını. Söyle ona, yarın okulda veririm."
Tam da o arada evin kapısı açılmış, içeri Changbin girerken Chan "Söylerim," deyip telefonu kapatmış ve kenara bırakmıştı. Minho haklıydı, Changbin bir şeyler karıştırıyordu.
"Eğlendiniz mi Hwall ile?"
Arkadaşından duyduğu soru ile Changbin başını sallayıp koltuğa oturmuştu. "Eğlendik, güzeldi. Dörtlü buluşalım bir ara."
"Öyle mi?" Chan ayağa kalkıp Changbin'e doğru ilerlemeye başladı, Changbin ise göz göze geldiklerinde ona eğilen Chan ile kaşlarını kaldırdı.
"Hırkanı Hyunjinlerde unutmuşsun Changbin." dedi Chan nefesi Changbin'in dudaklarına vururken. "Şimdi seninle konuşalım, sen neler karıştırıyorsun?"
