Chan, masanın altından Minho'nun elini tutup yanındayım dercesine ara ara sıkarken Changbin'e baktı. "Hiç çaktırmadın bize de konuştuğun biri olduğunu."
Changbin güldü. "Hwall'ı kendime saklıyordum." Gözlerinin odağı Minho oldu. "Minho? Sen bir şey demeyecek misin?"
Minho onun sesi ile kendine gelirken kafasını sallayıp dakikalardır süren sessizliğini bozmuş, hafifçe gülümseyerek Changbin'e bakmıştı. "Ne diyebilirim, sen zaten kafana eseni yapmışsın."
İğneledi onu. "Birbirinizden bir şey saklamayalım diyerek karşımıza böyle çıkmana ne gibi bir tepki vermem gerek?"
Chan'ın bileğini tutup saate baktı. "Benim atölyeye gitmem lazım, üzgünüm ayrıca tebrik ederim Changbin." Gülümsedi zorlukla. "Senin adına sevindim."
Minho, hızla oradan uzaklaşmaya başlarken arkasını döndüğü gibi gözleri dolmuş, dudağını ısırmıştı. Chan ayaklandı. "Ben de Minho'nun yanına gidiyorum."
"Git," dedi Changbin. Koşan arkadaşının arkasından baktı. Chan, koridorda ki Minho'nun tuvalete girdiğini görmüş, hızla arkasından atılıp içeri girmişti.
"Minho..."
"Çok mu zordu lan!" diye bağırdı Minho yalnız olmalarının verdiği o hisle rahatça ağlayarak. Chan'a baktı. "Onun şu lanet kalbinin beni sevmesi çok mu zor Chan, çok mu zor! Gözlerimin içine baka baka dedi ya, gözlerimin içine baka baka sevgilim dedi!"
Mırıldandı. "İkimizden birinin ona aşık olduğunu bildiği halde karşımıza sevgilisini çıkardı?"
Changbin'in bir anda benim sevgilim var diyerek gelmesi Chan'ı da sinirlendirmişti. "Orospu çocuğunun teki işte," dediği zaman Minho sinirle saçlarını dağıttı. "Daha dün hayal ettik biz seninle ya... Daha dün hayal ettik, bu kadar mı imkansız benim karşılık almam?"
"Orospu çocuğu!" diye bağırdı içindeki o hisle. "Seo Changbin tam bir orospu çocuğu, ondan nefret ediyorum!"
Chan, sırtını kapıya yaslamış, içeriye birilerinin girmesini engellerken Minho aynaya bakarak eliyle yüzünü kapattı. "Artık bilmeyerek olması önemli değil, Changbin benim kalbimi çok kırıyor."
Kafasını kaldırdı. "Sen ne zaman öğrendin?"
"Kantinde oturuyordum bir anda geldi orospu çocuğu, habersiz olduğu için Minho kızar dedim ama sikinde mi, aynı şeyi biz yapsak ağzıma sıçar ama kendisinin bizden habersiz sevgili yapmaya hakkı var."
"Sikik," diye mırıldanıp Minho'ya doğru açtı kollarını. "Gel buraya, siktir et onu tamam mı, orospu çocuğu tekrardan terk edilecek ve ortada kalacak sonra da paşa paşa teselli için bizim yanımıza gelecek. Gel, seni seveyim."
Minho ağlayarak onun kollarının arasına girdiğinde Chan sıkıca sarılmış, "Şş," deyip saçını okşayarak sakinleştirmeye çalışmıştı. "Minho ağlama, gerçekten bak şu an gerçekten gözyaşlarını onun için akıtmaya değmez, bu ona karşı duyguların olsa olmasın, arkadaşlık adına bile bu yaptığı yanlış ki ben ona söyleme dediğim halde."
"Arkadaşlık artık canımı çok yakıyor."
Minho, kollarını Chan'ın boynuna sardığında Chan hafifçe kendinden uzaklaştırıp ellerini yanaklarına koymuş, Minho'nun kendisine bakmasını sağlamıştı.
"Sana diyorum, o it paşa paşa geri gelecek ve biz köpek gibi sürünmesini sağlayacağız. Hadi güzelim, hadi bebeğim, ağlama, değmez şu an, gözyaşlarını boşa israf etme."
Başını eğip Minho'nun dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak geri çekildi. "Ağlama artık tamam mı, gel, eve gidelim, uyuyalım, istersen ben pek beceremem ama yardım ederim yemek yaparız, ne dersin?"