2.5

5.5K 696 522
                                    

Minho valizini görevliye verdikten sonra iç çekerek arkasını döndü ve elini ceketinin ceplerine attı. Chan ve Changbin'in stajı aynı güne geliyordu ve bugün o eve dönecekken şu anda ikisi de yoktu.

Eve gitmeyi sevmiyordu, babası ile pek anlaşamazdı. Üniversiteye de bizzat onlardan kurtulmak adına başka şehre gelmişti ama ne yazık ki arada bir yanlarına gidiyordu annesi çağırdığı için.

Bir buçuk hafta boyunca onlara katlanamazdı, bunun sıkıntısı oflamasını sağladığında dolan gözleri ile beraber önündeki taşı tekmelemiş ve dolu gara bakmıştı. İkisi de geleceğini söylemişti ama birazdan tren kalkacakken ortalıkta yoklardı.

Çalan telefonunu kulağına götürdü. "Efendim anne?"

İç çekti. "Daha binmedim bile. Birazdan bineceğim trene, sizin gelmenize gerek yok ben gelirim gardan eve."

"Hayır." dedi başını sallayarak. "Bak gerçekten babamın bir saat 'ne zaman bitiyor şu okul' adlı konuşmasını çekecek kafada değilim tamam mı, siz uyuyun gelir direkt uyurum ben. Sabah konuşuruz."

Arkasını döndüğünde ona doğru koşan ikiliyi buldu bakışları, "Görüşürüz anne." diyerek telefonu uzatmadan kapattı. Kollarını açtı.

Üstünde takım elbisesi ile ona doğru koşan Changbin ilk kollarının arasına girendi, Minho geriye doğru birkaç adım sarsılarak geri gittiğinde Chan da nefes nefese dizlerine doğru eğildi. "Yetişemeyeceğiz diye çok korktum amına koyayım."

"Niye geç kaldınız aptallar?" dedi sinir bozukluğu ile, Chan elindeki torbayı kaldırdı. "Sana yiyecek bir şeyler aldık yolda yersin diye."

"Zaten sinirlerim bozuk, ağlamamı istiyorsunuz başarılı oldunuz."

Minho gözünden düşen yaşı sildiği gibi Changbin geri çekilip ona baktı. "Ne oldu sana?"

Omuz silkti. Chan'ın masum masum kaldırdığı torbaya bakarken oflamış ve tutamadığı hıçkırığı ile elini ağzına bastırmıştı. Başka bir zaman olsa bir torbaya bakarak ağladığı için gülerdi ama şu an sadece ağlayası geliyordu.

"Bilmiyorum, sinirlerim bozuk. Babam finaller bittiği gibi çağıracak, ben de dört seneye veda edeceğim."

"Ya oğlum öyle kolay değil bu işler," dedi Changbin. "Reşitsin lan sen, zorla mı alacak? Vermiyoruz amca, hayırdır?"

"Evlensek mi?"

Chan'dan gelen soru ile Changbin göz devirdi. "Ülkede eşcinsel evlilik yasalın olmamasını geçtim, üç kişi nasıl evleneceğiz amına koyduğum?"

"Minho ile ben, seni çocuğumuz olarak alırız."

Changbin, Chan'ın üstüne atlayarak onu dövmeye başladığında Minho ağladığını unutarak onlara gülmeye başlamış bağırışan ikiliyi ayırmıştı. "Gideceğim şimdi, tren kalkacak."

Chan onun yüzünü temizledi ve kollarını boynuna sardı. "Üzülme tamam mı, çok sıkıştın mı ara bizi atlar gelir hallederiz."

"İpler bu sefer kopacak diye çok eşya bile almadım yanıma, kesin kavga edeceğiz."

Changbin ona baktı. "Kavga edersen yine üzülme, al eşyalarını gel. Kurtulmuş olursun."

Minho sessizce başını sallamış, ikisine sıkıca sarıldıktan sonra da kendisi için aldıkları yiyeceklere gülüp trene binmişti. Gardan ayrılırken kulaklıklarını kulağına taktı, eve gidene kadar şarkı dinlemiş, kendini olası şeylere hazırlamaya çalışmıştı.

Chan ve Changbin de eve girerken "Changbin," dedi Chan kapıyı kapatıp. "Beni bir kere boğsana."

"Ne?"

tomboy, minchanbin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin