2.0

7.9K 901 397
                                    

"Ben kazığın dönüp dolaşıp benim götüme gireceğini söylemiştim."

Jisung kurduğu cümle ile beraber yan dönüp Changbin'in dizine uzanırken Minho da oflayarak saçlarını karıştırmıştı öğrendiği şeyle. Jeongin bir anda iki arkadaşının onu sevdiğini öğrenmişti, Felix ise Jeongin'den hoşlanıyor diye kavga ettiği çocuğun tek Jeongin'den hoşlanmadığını öğrenmişti.

"Oğlum." dedi Chan, mutfaktan çıkarak Minho'nun yanındaki boşluğa oturdu. "Hayatımda senin kadar bahtsız bedevi görmedim, her kazık mı senin götünü buluyor amına koyayım."

"Götüm güzelse demek ki." diyen Jisung kendi dahil herkesi güldürdü, o alışıktı, gerçekten bir şeylerin üstünde fazla durmayı sevmezdi, bu ne kadar büyük mesele olursa olsun, annesini kaybettiği günde ağlayan çocuk iki üç gün sonra toplanmıştı, ölenle ölünmez, zaman geri döndürülemezdi bu yüzden her zaman ileriye odaklanmak gerekirdi ona göre.

"Bak cidden kendimi tutamadım." dedi ve bu sefer oturur bir pozisyona gelerek arkadaşlarına baktı. "Her seferinde her seferinde bana bir kulp buluyor Felix, bir gün iyi oluyor, bir gün kötü oluyor, a desem neden a dedin diye kızıyor şu son birkaç gündür iyiydik o da bugün patladı niye kavgaya karışıyorsun diye." İç çekti. "Kendisi benden farklı bir şey mi yapıyordu amına koyayım."

"Ya orada başını onun yüzünden belaya soktuğun için sinirlenmiş ama genel olarak sana kızması her şeyde bana mantıksız geliyor. Dengeleri şaşmış Felix'in."

Minho'nun cümlesinden sonra üçü de Felix'in Jisung'a karşı bir şeyler hissettiğini tartışırlarken geç saatte Jisung kalkıp gitmişti tüm ısrarla rağmen. Arkadaşlarının ona ilgi göstereceğini seviyordu ama fazla ilgiyi sevmezdi belki de uzun yıllardır böyle olmasından kaynaklanıyordu çok ilginin garip gelmesi.

Evinin ışıklarını açık gördüğünde kaşları çatıldı, bir an tereddüt etmiş sonra da şifreyi girip içeri girmişti. Mutfaktan bardak karıştırma sesi geliyordu, oraya ilerledi merakla ve kahve yapan Jeongin'i fark etti.

"Jeongin?"

Jeongin ona doğru dönüp dudağını ısırdı. "Selam, konuşalım mı?"

"Çok geç değil mi bunun için saat?" Bileğindeki kol saatine bakmış sonra da üzerindeki hırkayı çıkarmıştı Jisung. "Neredeyse bire geliyor." Ekledi. "Seni beklemiyordum."

Jeongin bu sözlerle beraber kalçasını tezgaha yaslayıp karşısındaki çocuğa bakmış, ellerini göğsünde birleştirmişti. "Saat ne kadar geç olursa olsun bu konunun konuşmadan kapanmayacağını biliyoruz, ne sen, ne ben ne de Felix. Sokakta öyle çekip gitmiş olabilirsin ama ben konuşmamız gerektiğini düşünüyorum."

Kupaları eline aldı. "Sen üstünü değiştir, ben de salona geçiyorum."

Jeongin, Jisung'un yanından geçip salona ilerlerken Jisung arkasından birkaç saniye bakmış sonra da odasına girip üzerini değiştirmiş, pijamalarını giymişti. Jeongin'in kavgada aldığı yaralarının hala açık olduğunu gördüğü için banyodan aldığı ilk yardım seriyle beraber salona geçti.

Karşısına oturmuş "Dön bana," deyip ıslattığı pamuk ile yaralarını temizlemeye başlamıştı.

"Kahveler?"

"Sonra içeriz kahveleri." dedi ve kulak çöpünün ucuna değdirdiği tendürdiyotu Jeongin'in yarasını üzerinde gezdirdi. Jeongin bununla beraber kısık seste acıyla inleyip kendi dizini refleksle sıkmış, dibindeki Jisung'a bakmıştı.

Jisung kenardan aldığı pamuklar ve bantlarla onun yüzündeki yaraları kapattı ardından da ellerini yıkayıp gelmiş hala sıcak olan kahvesini avuçları arasına almıştı. "Konuşalım." dedi. "Hatta istiyorsan sen sor, ben cevaplayayım."

tomboy, minchanbin ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin