Karşımda kahvesini höpürdeterek içen kardeşime gülümseyerek bakıp önümdeki çilekli kruvasandan bir parça aldım. Fark etmesem de acıkmıştım.
"Bu güzelmiş başka var mı?" Melodi üstümdekini gösterirken dudağımı büktüm bilmiyorum dercesine. "Sponsorlar göndermiş ya beğendiysen vereyim sana çıkaracaktım da Zaman izin vermedi."
"Güzel güzel yakışmış."
"Hepinizde aynı şey mi var şimdi?" İda'yı onaylarken "Normalde şirkete gitmesi gerekmez miydi?" diye sordu tekrar.
"Sete göndermişler şoför de eve bırakmak için almış biz denk geldik sadece." neyi sorguluyordu yine acaba?
Ağrıyan başımı ovalayıp kahvemden bir yudum aldım. " Biz geldik buraya da kış geldi." dudağımı büküp onu onayladım. Keyfim çok yerinde değildi şu an her şeye dudak bükesim geliyordu.
Yorgundum, aklım sabah kulak misafiri olduğum konuşmadaydı ve yarın yine çekimim vardı. Bu ışıltılı hayatı ben seçmemiştim ama hatırlatırım.
Telefonuma gruptan birkaç mesaj gelirken diğerlerinin de gelen hediyeleri açtığını fark ettim. Sosyal medyada kendi aramızda bir akım meydana getirecektik sanırım bu fotoğraflarla. "Stajınız ne zaman başlıyor, dönüşünüz belli mi?"
"Yarın akşama bilet aldık ertesi gün de iş başı." İda'yı onaylarken "Çok vakit geçiremedik özür dilerim." dedim.
"Biz böyle olacağını bilerek geldik zaten kuzu. Seni merak ettik bir de ilk çekimlerinde yanında olalım dedik. Yarın seti de ziyaret edip gideceğiz işte." Melodi'ye gülümseyip arkama yaslandım. "Beni her şeyden haberdar edin, sürekli yanımda birileri oluyor ben yazamıyorum ama siz yazın mutlaka."
"Ben zaten sıkılırım mecbur okuyacaksınız yazdıklarımı." Melodi elindeki çatalı tabağının kenarına bırakırken "Bazen yanlış mesleği okuduğum düşüncesine kapılıyorum ama sonra bu da çok eğlenceli geliyor. Yine de annemin izinden devam edersem şaşırmayın." dedi.
Genel olarak bunu sürekli duyuyorduk. Ya o söylüyordu ya da biz. Melodi tasarım üzerine her şeyi yapabilirdi.
"Cidden saatlerce insanların sorunlarını dinlemek eğlenceli mi geliyor size?" şaşkınca onlara bakarken ikisi de onayladı. "Bulmaca çözmek gibi işte. " kaşlarım havalanırken "Bulmacayı genelde savcılar ya da polisler çözüyor sanıyordum." dedim.
Malum cinayetler, davalar, soruşturmalar...
Bizim alanda türlü türlü bulmaca vardı seç beğen al. Avukatlar bunlara aşırı derecede dahil oluyor muydu, olacak mıydım bilmiyorum. Henüz okulu bitirme derdindeydim ama avukat tuttuğu tarafın açısından bakardı.
O yüzden çözmek zorunda olduğum sorular çıkmayacaktı karşıma.
Akşam geç saatlere kadar oturduğumuz yerden yiyip içip sohbet ederken kafamı koltuğa yaslayıp dışarı baktım. Hala yağmur yağıyordu.
Telefonumdaki titremeyle dikkatimi cama vuran yağmur tanelerinden kaçırırken bacaklarımı uzattığım yerden kendime doğru çektim. Otel odasının manzarası ciddi anlamda güzeldi.
Zaman: Bu gece orada mı kalacaksın?
Kalmayı düşünmüyordum nedense biraz daha vakit geçirip kalkacaktım. Yarın sabah erkenden çıkmam gerekiyordu ve Melodi'nin uykusu hafifti. Gereksiz yere onları da güne erken başlatmanın anlamı yoktu.
"Ben çıkarım birazdan." kızlara dönüp söylenirken Zaman'a da cevap verdim.
Mina: Biraz daha oturup eve gelirim.
Elimdeki telefonu kapatmadan mesaj görüldü olunca cevap vermesini bekledim.
Zaman: Şoför gideli çok oldu yağmur da yağıyor. Kal istersen orada.
Doğru söylüyordu ama taksi bulurdum ya, bir şey olmazdı bence. Şeker değildim sonuçta eriyecek halim yoktu.
Mina: Taksi bulurum herhalde bir şey olmaz.
Zaman cevap vermeden sohbetten çıkınca gözlerimi devirip ekranı kapattım. Lafını edip kaçıyordu resmen. Neydi bu son sözü ben söylerim havaları?
"Yağmur da durmayacak gibi yarın çekimleri etkiler mi acaba?" kafamı iki yana sallarken "Kapalı alan çekimi olacağı için sorun olmaz." dedim. Masadaki çikolata kaplı fındıklardan bir tane alırken ayağa kalkıp camın kenarına yürümeye başlamıştım.
"Lütfen biz sete gittiğimizde yağmasın ya, kapalı yer olsa da topuklu giyemiyorum gelirken." İda'ya gülerken onların yanına geri dönüp çantamı ve üstümdekileri toparlamaya başladım. Odaya çıkınca dağılmıştım biraz.
"Taksi gelmeden çıkma dışarı bindiğin aracın plakasını da bize yaz mutlaka. Dikkatli ol." Melodi uyarılarını tek tek geçerken onu onaylayıp sarıldım sıkıca. İda dudağını büküp "Bizimle kalsaydın keşke." derken saçlarını karıştırıp "Çok erken çıkmam lazım sizin de uykunuzu bölmeyeyim durduk yere iyice dinlenin rahat rahat hazırlanın öyle gelin yanıma. Evde görüşeceğiz zaten az kaldı buradaki işim." diyerek sarıldım ona da.
Odadan çıkıp otelin koridorunda gözden kaybolana kadar beklediler beni. Onlara son kez el sallayıp asansöre ilerlerken sosyal medyadan gelen bildirimlere bakmak için çantamdan telefonumu çıkardım. Asansörde tek başımaydım.
Yorumların iyileri ve kötülerini ayrı ayrı tutacak olursak sanırım sevmeyenim kadar sevenim de oluşmaya başlamıştı. Bunun üzerine ilgiyi taze tutmak için aynada bir fotoğrafımı çekip hikayede paylaştım hemen.
Bir huzuru koruma yöntemi olarak gelen mesajlara bakmıyordum. Sonunda asansörden inip otelin çıkışına ilerlerken lobideki görevlilerden taksi çağırmalarını istedim. Durağı arayıp taksi isterken beni bekleme kısmına yönlendirseler de çalan telefonumu açmak için orada durdum.
"Efendim Zaman?"
"Dışarı gel, bekliyorum." kaşlarım havalanırken az önce taksi çağırmasını istediğim kadına teşekkür ederek gerek kalmadığını söyledim.
Kapanan telefona gözlerimi devirirken otelin çıkışına yürümeye başladım. Gelmesini asla beklemiyordum. Hayır öyle bir şeyi istememiştim bile hatta imasını dahi yapmamıştım. Kendim giderdim nereden çıkmıştı bu incelik şimdi?
Döner kapıdan geçip kapının önünde arabaya yaslanmış Zaman'a baktım. Elini hafifçe kaldırıp iki parmağıyla bana el salladı. Bu haline istemsizce gülerken elimde titreyen telefona baktım. Gülümse mesaj atmıştı.
Adımlarımı hızlandırıp Zaman'a yaklaşırken " Geleceğini bilmiyordum çünkü söylemedin.." diyerek konuşmaya başladım.
"Bilmediğimiz yerde bu saatte seni tek bırakamadım. Ne kadar düşünceliyim görüyorsun değil mi?" dalga mı geçiyor diye suratına bakarken bana bakıp gülümsedi ve oturacağım koltuğun tarafına yöneldi.
"Ben yokken başına bir şey mi düştü, eğil bakayım. " omzundan tutup onu kendime çekerken gülüp "Ya hayır iyiyim." dedi ama hayır emin olmalıydım.
Saçlarını şöyle bir karıştırıp "Yoo bir şey yok." dedim ama sağına soluna da bakmıştım hemen. "İyi misin sen?" kapıyı açıp geçmemi işaret ederken gözlerimi devirip oturdum hemen.
Elimdeki telefon tekrar titrerken arabanın etrafını dolanan Zaman'a baktım. Gülümse her kimse Zaman değildi anlaşılan.
Gülümse: Selam
Gülümse: Konuşmamız lazım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kendinden Kurtar
Short Story053**: Şu an anayasanın bilmem kaçıncı maddesine göre suç işliyor muyum bilmiyorum ama 053**: Umurumda da değil gerçi 053**: İşliyor muyum acaba ya? 053**: OFF NEYSE NE DİYORDUM 053**: hatırladım 053**: normalde de bu kadar suratsız mısın yoksa 053*...