Yanımda oturan Zaman'dan bakışlarımı çekip elimdeki senaryo örneğine odaklandım. Trafikte sinirli biri olduğunu hemen anlayabilmiştim ve açıkçası laf edecek enerjim yoktu. Gerçekten yorulmuştum ve işlerim hiç bitmiyordu sanki.
Çalan telefonumla direksiyon başındaki Zaman kafasını bir milisaniye bana çevirmiş sonra önüne dönmüştü.
"Efendim Ercüment?"
"Nerdasın?" diyen sesini duyunca gülümseyip kafamı camdan tarafa çevirdim. "Zaman'la birlikte senaristle görüşmeye gidiyoruz, sen neredesin?"
"Ben de İda ve Melodi'nin işlerine koşturuyorum. Sen gelmeyecek misin kızım elbise şeyine?"
"Yok gelmiyorum yani yetişemem herhalde. Siz halledin ben son provada gelirim artık." alnımı ovalayıp geldiğimiz restorana bakarken Zaman arabayı durdurup bana döndü.
"İyi o zaman ben söylerim kızlara, dikkat et minik kuş."
"Görüşürüz Ercü." diyerek kapattım telefonu. Yanımdaki adama dönüp "Erken mi geldik?" diye sorarken Zaman üstümdeki bakışlarını çekip kafasını iki yana salladı.
"Neden direkt şirkette buluşmadık ki sanki?" diye söylene söylene arabadan inerken telefonumu çantamın içine atmış Zaman'ın yanında restoranın girişine doğru yürümeye başlamıştım.
"Kadın da sıkılmıştır şirketten günün yarısını orada geçiriyorlar."
"Yine de böyle şeylerle menajerler ilgilenir." diyerek omuz silktim. Kapıda bizi karşılayan güler yüzlü adama aynı şekilde karşılık verirken Zaman çoktan masamızı sormuştu.
Gördüğüm güler yüzlü kadınla denizi yere kadar uzanan camların önünde duran masalara ilerlemeye başlarken Zaman'da peşime takıldı. Masada gördüğüm tanıdık yüzler rahatlamamı sağlarken Akın'ı görünce aynı hızla gerildim.
Bunlar hep ikiz gibi birlikte mi geziyordu, Akın nasıl her yerden çıkabilirdi yoksa ya?
"Selam."
"Hoş geldiniz." kadın gözlüklerini düzeltip gülümserken Zaman'ın çektiği sandalyeyi es geçip cam kenarındaki sandalyeyi çektim kendim için.
"Nasılsınız?"
"İyiyim teklifi kabul ettiğin için çok çok iyiyim hatta. Çok teşekkür ederim." bu dediği ve heyecanı beni gülümsetirken cevap verdim.
"Umarım hepimiz için en iyisi olur."
"Sizin uyumuz şahane, daha kapıdan girerken bile fark ediliyor. Her şey güzel gidecek emin olabilirsin." cümlesiyle başlayan 2 saatlik bir toplantıya giriştik.
Toplantı bitiminde ekiple tanışacağımız gün için karar vermiş, kimin hangi rolde oynayacağını öğrenmiştim. Çocukluk aşkım olan kişiyi tabi ki de Zaman oynayacaktı, en yakın arkadaşım rolünde Duru adında bir kız vardı ki daha önce tanıştığımıza emindim. Sevimli bir tipti, bale hakkında hiç bilgisi olmadığı için derslerinin aşırı sık olduğundan bahsedilmişti.
İkinci en yakın arkadaşımı Emre Tanrıverdi oynuyordu, adını duymuştum ama yüz yüze tanışmışlığım yoktu. Emre ve Duru en çok vakit geçirdiğim isimler olacaktı sanırım. Akın Zaman'ın en yakın arkadaşı rolündeydi, şaşırmış mıydık? Tabi ki hayır.
Mesaj sesi yükselen telefonumu çantamdan çıkartırken Akın'ın açtığı kapıdan çıktım.
İda: Biz yemeğe gidiyoruz ne durumdasın?
Mina: Yemekten çıktım eve geçiyorum.
"Mina'yı sen mi bırakıyorsun Zaman?" Akın'ın sorusuyla kafamı hafifçe onlara çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Kendinden Kurtar
Historia Corta053**: Şu an anayasanın bilmem kaçıncı maddesine göre suç işliyor muyum bilmiyorum ama 053**: Umurumda da değil gerçi 053**: İşliyor muyum acaba ya? 053**: OFF NEYSE NE DİYORDUM 053**: hatırladım 053**: normalde de bu kadar suratsız mısın yoksa 053*...