28

597 51 10
                                    


Eşyalarımı toplayıp bavulu kapının kenarına bırakırken görüntülü arayan kardeşimle konuşuyordum. Yanında Melodi de olduğu için konuşacak şeyleri birikmiş  gibi duruyordu.

"Ne dediler peki ne zaman başlıyorsunuz?"

"Pazartesi." kaşlarım çatılırken "Bugün cumartesiydi değil mi?" diye sordum. Günlerim de birbirine girmişti sonunda. Zaman gideli iki gün mü oluyordu, yoksa üç mü?

O akşam arabada ona sarılmış son kez de orada görmüştüm. Ertesi sabah yoktu, Akın İstanbul'a döndüğünü söylemişti ve bu saate kadar ses seda çıkmamıştı. Tabi ki aramasını beklemiyordum ama o ilgili tavırları, benden ilgi beklemesi, sürekli onun sohbet açması buraya geldiğimizden beri de eskisi gibi yakınlaştık sanmıştım ve şimdi yine bu olunca insan bir "ne oluyor şimdi?" diye düşünüyordu.

Bu çocuk beni yoruyordu.

"Mina?" kafamı kaldırıp masanın üstündeki tablete baktım. Elimde senaryoyla öylece odanın ortasında duruyordum. 

"Efendim?"

"Ne düşünüyorsun?" Melodi'nin sorusuyla dudağım bükülürken "Okula dönüşümüze az kaldı ama çekimler aşırı yavaş ilerliyor onu düşünüyordum." dedim.

"Neyse ki bu dönem çok dersin yok." doğru söylüyordu. Şartlı derslerim hariç çoğunu üstten alıyordum böylelikle düşük ortalama riskini de ortadan kaldırmaya çalışıyordum. Bu dönemde birkaç dersim vardı sadece girmem gereken. 

"Bizim de staj işi sıkıntılı olacak ya tam buraya alışıyoruz hop diye Ankara'daki şubeye sevk edilmek falan gerildim bak yine."

"İşimizi iyi yaptığımız sürece sorun olmaz ya." onlar birbirlerini desteklerken gülümseyip "Biraz dinleneyim mi ben? Bugün çok yoruldum sabah da erkenden uçağa bineceğim zaten. Siz takılın." dedim.

"Olur canim dikkat et. Havaalanına gelmiyoruz ama kahvaltıda birlikteyiz." onları onaylayıp vedalaştıktan sonra kapattım telefonu. Giyeceğim kıyafetleri hazırlayıp odanın ışığını kapayacakken Akın'ın sesini duydum. 

"Yok daha değil. Yarın dönünce bakarım benim de haberim yok ondan." Benim burada olduğumu zaten göremezdi o yüzden durup dinlemeye başladım. Neyden haberi yoktu mesela?

Zaman'ın nerede olduğunu biliyordur herhalde?

"Zaman manyak mısın kardeşim gelince getiririm işte gelme sabahın köründe havaalanına." kaşlarım havalanırken odasının kapısını kapattı. Neyi getirecekti acaba?

En son böyle sohbetlerine tanık olduğumda Zaman'ı tehdit eden insanların varlığını öğrenmiştim şimdi neler dönüyordu acaba?

Ayrıca bu insanlara niye müdahale edilmiyordu? Annemler nasıl onu bu kadar savunmasız orada burada gezdiriyordu anlamıyordum. Odanın ışığını kapatıp yatağıma geçerken nefesimi üfledim. 

Merak etmemek elimde değildi. 

En son neler olduğunu anlamamıştım bile. Sadece bir süre kollarımın arasında kalmış sonra da eve girmemi söylemişti. Ertesi sabah yoktu. 

Ne olmuştu birkaç saat içinde? Sorgulamak yerine uyumaya karar verdim. Bir derdi varsa anlatmalıydı sonuçta müneccim değildim ben.

Yatağa geçtiğimde yanımdaki yastığa sarılıp uzandım yavaşça. Kaçırdığım bir şey mi vardı, zannetmiyordum. Neyse ya derdini gelip anlatana kadar ben de sormayacaktım. 

Sonunda uykuya daldığımda alarm çalana kadar deliksiz bir uyku çekmeye niyetliydim. Telefonumun melodisiyle gözlerimi açtığımda ise hiçbir şekilde dinlenmemiş aksine uykumda dayak yemişim gibi bir hissiyatla uyandım. 

Beni Kendinden KurtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin