Oyun

71 39 0
                                    

Ertesi gün olduğunda Damir'i Sırbistan'a göndermiştik. Artık onu bir daha ne zaman görebileceğimi bilmiyordum. Çoktan gitmişti ve biz yine salonda oturuyorduk. Artık benimde eski hayatıma dönmem gerekiyordu. Bu insanlara çok şey borçluydum. Benim için kendi canlarını tehlikeye atmışlardı. Ben ise artık vampirlerin gerçek olduğunu biliyordum. Makalem için ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanırım bu makaleden vazgeçecektim. Çünkü insanlara ne söyleyebilirdim ki. Gerçek olmadıklarını mı, gerçek olduklarını mı? Eğer gerçek olmasalardı ve ben onların gerçek olduğunu söyleseydim, bu büyük bir yalan olmaz mıydı? Elbette olurdu. Peki ya şimdi gerçek olmadıklarını söylersem, bu da büyük bir yalan olmaz mıydı? Yine, elbette olurdu. Öyleyse hiçbir şey yapamazdım. Bunun hakkında bir şeyler yazamazdım.

En iyisi bu işten vazgeçmekti. Bunca şey beni çok yormuştu. Büyük heveslerle ve umutlarla çıktığım bu yolda, çalışma isteğimden eser kalmamıştı. Sanki uyanmış gibi hissediyordum. Gerçekler yüzüme bir tokat gibi vurmuştu. Vampirler, kurt adamlar... Aklım almıyordu. Her ne kadar bunca şeye büyük bir hızla adapte olsam da bazen hala inkar ediyordu beynim. Bir rüyadan uyanmayı bekliyordum.

"İyi misin?" dedi yanımda oturan Diana.

Ona döndüm ve başımı salladım.

"Daldın biraz. Gideceğin için üzgün müsün yoksa?" dedi gülümseyerek.

Evet, aslında üzülüyordum. Bu eve geldiğim ilk gün kaçmak için neler yaptığımı hatırlıyorum da...

Şimdi ne bu evden ayrılmayı, ne de dostlarımı kaybetmeyi hiç ama hiç istemiyordum.

"Hayır sizden kurtulmak için can atıyorum." dedim Diana'ya gülerek.

Bugün dışarı çıkıp alışveriş yapacaktım. Aslında bir telefon almayı düşündüm ama oldukça az param kalmıştı. Hem de zaten Türkiye'ye dönecektim. Oradan alırdım.

Evde sadece James ve Diana vardı. Harry hava almak için dışarı çıkmıştı. James karşı koltukta oturuyordu. Diana'da yanımdaydı. Kalkıp yukarıya çıktım ve hızlıca banyoya girip duşumu aldım. Duştan sonra yine günlük kıyafetler giyerek hazırlandım ve aşağı indim.

James'ten beni bırakmasını isteyecektim. Ben merdivenlerden aşağı inerken ikiside başını çevirip bana baktı.

"James, benim bugün biraz alışveriş yapmam lazım. Eğer müsaitsen beni bırakır mısın? Yada taksiyle gidebilirim. Ayrıca Diana, sende gelmek ister misin?" dedim gülümseyerek.

"İsterim, olur." dedi Diana. Şimdi ikimizde James'e bakıyorduk.

"Neye bakıyorsunuz? Tabiki ben bırakacağım." deyip olduğu yerden kalktı ve kapıya doğru ilerledi. Bizde peşinden çıkıp arabaya bindik.

Yaklaşık yirmi dakika olmuştu ve hala en az yarım saat yol vardı. Ama benim şimdiden midem bulanmaya başlamıştı. James'in yanında Diana oturuyordu. Ben arkadaydım. Genelde araba yolculuklarında midem bulanmazdı. Sabah çok az yemek yemiştim. Belki de bu yüzdendi. Camı açtım ve temiz havayı içime çektim. Bu biraz iyi gelmişti.

Bir süre sonra tekrar çok kötü oldum ve James'e seslendim. "James, durur musun? Midem bulanıyor." dedim. James dikiz aynasından bana bakıp hemen kenara yanaştı. Kapıyı açıp kendimi dışarı attım. Tanrım. Çok kötü hissediyordum. James ve Diana'da inip hemen yanıma geldiler. James omzumdan tutup "İyi misin, neden böyle oldun?" dedi. "Bilmiyorum." dedim. Çok sıcak basmıştı, ve daha kötü hissediyordum. Elimle boynumu ovaladım. Terlemeye başlamıştım. "Otur istersen dedi." Diana. Bende hemen yere oturdum.

"Şunu ver." dedi James bana ama neyden bahsettiğini bile bilmiyordum. Sonra sağ kolumu tutup bileğimdeki saç tokasını çıkardı. Sonra birden saçlarımı toplamaya başladı. O topladıkça hafif esen rüzgar boynuma değiyordu. En azından kavurucu sıcağa inat rahatlatıcıydı. Sonunda saçımı acemice bağlayıp elimden tuttuğunda biraz daha rahatlamaya başlamıştım. "Su alıp geliyorum bir dakikaya buradayım." deyip yok oldu. Etrafıma baktım, yolun karşısında küçük dükkanlar vardı.

Bloody Eyes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin