Geçmiş

224 98 309
                                        

İçinde yaşanılan an, geleceği kemiren geçmiştir.

-Henri Bergeon

James'le birlikte Daniel ve Harry'nin yanına doğru ilerliyorduk. Daniel'ın elinde birkaç poşet vardı ve Harry hala içinde bulunduğu mağazadan bir şeylere bakıyordu. Zaten zaman kısıtlı olduğu için bir an önce eve varmalıydık. Daniel bizi gördüğü an beni kurtarın bakışları atmaya başlamıştı. Anlaşılan alışveriş sevmeyen bir erkek daha. Neyse ki Harry'nin sevdiğinden emindik. James Harry'nin yanına ilerlerken ben Daniel'ın yanında durdum.

"Anlaşılan bu senin için bir işkence olmuş." Deyip elindeki poşetlere bakarak güldüm.

"Harry mi?" Deyip ona baktı ve "Kesinlikle." Deyip tekrar bana döndü. Ben gülerken bir yandan da elindeki poşetleri alma isteğime karşı koymaya çalışıyordum. O bir vampir, eminim ona çok hafif geliyordur.

"Tüm bunlar bittiğinde, biraz takılalım mı?" diyen Daniel'a baktım. Gülümsüyordu.

"Tam olarak neyi kastediyorsun bilmiyorum ama tüm bunlar bittiğinde buradan gideceğim. Ülkeme döneceğim."

Daniel'ın gülümsemesi yavaşça solmuştu.  Tam bir şey söylemek üzereydi ki James "Tamamdır, gidiyoruz." Demişti. Hepimiz arabaya doğru yol alırken yanıma baktığımda Daniel yoktu. Arkamı döndüm ve "Sen gelmiyor musun?" Dedim. Daniel bana bakarak "Hayır, benim evim var." Dediğinde gözlerimi devirdim ve yola devam ettim. Arabaya bindiğimizde James konuştu.


"Ne kadar çok şey almışsın." Demişti. Çok haklıydı, sanki James'in evine yıllığına yerleşiyordu. Açıkçası şu Peter'ı halledince herkes evine dönecekti.

Eve döndüğümüzde, James öncelikle bana başlangıç olarak dövüş hareketlerini göstermişti. Fakat sadece gösterebilmişti, akşam olduğu için yorgunduk ve asıl yapacaklarımızı yarına bırakmıştık. Şimdi ise herkes odalarına çekilmişti, ben de hemen uyuma taraftarıydım. Tüm günün yorgunluğuyla hızla uykuya daldım.

...

Biri kafama çekiçle vuruyor olmalıydı. Hayır, sanırım inatla çalınan kapıya aitti bu ses. Çok rahatım, biraz daha uyusam olmaz mı? İç sesimi susturdum ve gözlerimi araladım. Kapının arkasından duyduğum ses "Kalkman gerek." Diyordu. Sessiz olduğunu düşündüğüm bir şekilde "Tamam, kalkıyorum işte." Demiştim. Olduğum yerde doğruldum ve esnemeye başladım. Bir duş alsam fena olmayacaktı. Aslında dün almam gerekiyordu fakat çok halsiz olduğum için direk uyumuştum. Yataktan kalktım ve dolaba doğru ilerledim. Dün otelden getirdiğim kıyafetlerimi gelişi güzel yerleştirmiştim. Yine bir şort ve tişörtü elime aldım. Sonra diğer gereken şeyleri de yatağımın üzerine bırakıp duşa girdim.

Kısa bir süre sonra duştan çıktığımda güzelce giyindim ve saçlarımı sıkıca topladım. Dudaklarımın kuruduğunu hissettiğim için hafif bir nemlendirici sürdüm. Başka bir şeye de gerek yoktu. Giydiğim spor ayakkabıyla artık hazırdım. Son kez etrafı kontrol ederek yatağımı toparladım ve o an aklıma bir şey geldi. Lanet olsun! Bunu nasıl fark edememiştim. Telefonum yoktu. Onu büyük bir ihtimalle yer altında bırakmıştım. O karmaşayla da fark edemedim sanırım. Fakat bu birazda normaldi çünkü telefonla uğraşmayı pek seven biri değildim. Varlığını yokluğunu fark etmiyordum zaten. Fakat şuan da bana iyi yada kötü bir telefon lazımdı. Neyseki telefonumu çok uzun süredir kullanıyordum ve zaten yenisini almayı düşünüyordum. Bu olay biraz daha hızlandırdı bu süreci.

Bloody Eyes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin