Misafir

144 55 30
                                    

"Her zaman güvensizIik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanIışIıktır."

-Johann Wolfgang Von Goethe

...

"Pekala, nasıl hissediyorsun?" Dedi James Harry'e bakarak. Harry kafasını yasladığı yerden kaldırdı ve yorgun gözlerle "Daha iyim, teşekkürler." Dedi. Sonra tekrar kafasını koltuğa yasladı. Bunca acı, onu yormuştu.

"Seni yukarı çıkaralım, uyu ve dinlen. Sonra güzelce bir şeyler yemen lazım. Hızlıca iyileşmek istiyorsan." Dedi tekrardan James. Haklıydı, iyi beslenmesi ve güzelce dinlenmesi gerekiyordu. Eminim kısa zamanda iyileşecekti. O güçlü bir çocuktu.

"Peki, ama yardım etmen gerekecek." Dedi Harry ise. James hemen Harry'nin koluna girdi ve onu koltuktan yavaşça kaldırdı. Birlikte Harry'nin odalarına çıktıklarında Daniel ise mutfağa ilerleyip elinde birkaç içki şişesiyle geri döndü.

"Şu bardakları getirir misin?" Dedi yanımdan geçerken. Mutfağa doğru baktığımda masanın üzerindeki bardakları gördüm. İlerleyip hepsini aldım ve içeri getirip masaya koydum. Luis ve Diana oldukça sessizdi. Açıkçası konuşulacak bir şey de yoktu. Bardakları getirdiğimde bende koltuklardan birine oturdum. Daniel tüm bardakları içkiyle doldurdu ve herkese verdi. Sonra kendininkini de alıp yanıma doğru yaklaştı. Daniel yanıma otururken James merdivenlerden inip yanımıza geldi. Masadan kendi içkisini de alıp diğer tarafıma oturdu. Herkes sessizce içerken sessizliği bozan Diana oldu.

"İyileşecek değil mi?" Dedi James'e bakarak.

"Evet. Eğer şuan 19. Yüzyılda olsaydık çoktan ölmüştü. O zamanlar, enfeksiyondan ölen birçok tanıdığım oldu. Küçücük bir yara bile enfeksiyon kapabiliyordu." Dedi James. Doğru ya, hep unutuyorum. O 1864'te doğmuştu. Dünya acımasız bir yer. Eminim bunca yıl neler yaşamıştır. Açıkçası düşününce, vampir olmak istemediği zamanlar, inanılmaz mutsuz olmalıydı. Neden? Vampir olmak, bence harika bir şeydi. Yine de, dizi ve filmlerden, James'in çektiği acıyı tahmin edemem. Yada diğer vampirlerin. Belki, bir insanı öldürmenin vicdan azabı, düşündüğümüzden daha fazladır.

"Diana." Dedim aklıma gelen soruyla. Diana bakışlarını gözlerime dikerek "Efendim." Dedi hafifçe gülümseyerek.

"Şey, vampirleri nasıl öğrendin?" Dedim meraklı bakışlarımla. Diana'nın gülüşü yüzünde donarken Daniel'a kaydı bakışları. Daniel ve Diana tanışıyorlardı değil mi? Hatta benden Daniel'a bahseden kişi de Diana'ydı.

"Bir erkekle tanışmıştım, güzel bir yaz gecesiydi. Deniz kenarında oturuyordu, sarhoş bir halde. Aslında, gece tek başına sarhoş bir adamın yanına gitmek çokta mantıklı değildi. Fakat, içimdeki sese kulak verdiğimde kendimi onun yanında buldum. Sonra tanıştık ve onun iyi niyetli bir insan olduğunu fark ettim. Sabaha kadar sohbet etmiştik. Sonra daha çok görüşmeye başladık. Sonunda ona aşık olmuştum. O benim hayatımın aşkıydı. Daniel'ı da onun sayesinde tanıdım zaten. Ben de bununla birlikte bu tehlikeli dünyaya adım atmıştım, sonunda sevgilim ve arkadaşları bana dövüşmeyi öğretti. Yani en azından şu an bir vampirle dövüşebilecek kadar bilgim ve tecrübem var. Hayatımın aşkının vampir olduğunu öğrenmemden birkaç gün sonra ise, onu kaybettik. Acımasızca kalbini sökmüşlerdi..." Dedi ve göz yaşlarının akmasına izin vererek devam etti.

"Sonra, Daniel'ın yanında kalmaya başladım. Onun en yakın arkadaşıydı." Dedi. Gözlerim Daniel'ı buldu. Elindeki içki bardağına dalmış, derin düşüncelerde boğuluyor gibiydi. Elimi onu teselli etmek adına dizine koydum. Bakışları bir anlığına elime kaydı ve tekrar içkisine döndü. Sonra bir yudum aldı ve bardağındaki içkiyi bitirdi. Boşalan bardağını doldurmak adına olduğu yerden kalktığında boşluğa düşen elime baktı. Sonra masaya ilerledi. Tekrar eski yerine geldiğinde bu kez elinde içki dolu bir bardak yerine şişe vardı. Bakışlarım şaşkınlıkla gözlerindeyken şişeyi tepesine dikti.

Bloody Eyes Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin