🌼1

10.7K 213 17
                                    

Merhaba, bu benim ilk hikayem. Giriş kısmında neler denir çok da bilmiyorum bu nedenle beni mazur görmenizi rica ederekten sizi hikayemin ilk bölümü ile baş başa bırakıyorum. Dilerim ki beğenirsiniz. :)

🌼

'Sen sevgili... Yüreğimdeki varlığından bir haber bana öyle güzel bakıyorsun ki bazı anlar... Unutuyorum. Kendimi. Kim olduğumuzu, nerede olduğumuzu... Dalıp gidiyorum sana öyle anlarda her şeyi boş verip. Her şey siliniyor ve tek sen kalıyorsun. Hani o, hiç sevmediğin çizgiler var ya... Hani kocaman gülümseyince ortaya çıkan irili ufaklı çizgiler... Işte ben, öyle anlarda onları o kadar çok sevdim ki sayılarını biliyorum şimdi. Hangisinin nerede ne kadar kıvrıldığını... Hepsini.

Sen sevgili... Bihaber büyüyen bu yüreğimdekinden sahibiyken şimdi de sen... '

Odamın kapısı tıklanınca elimdeki kalemi hızlıca defterin arasına koyup ikisini birlikte çekmeceye iliştirdim. Zaten açıkta olan ama çok da ilgilenmediğim test kitabını kendime yaklaştırıp ' gel' diye seslendim kapıdakine. Kapı aralanıp annem kafasını uzatınca da odanın içine kapıdan tarafa dönüp onu dinlemeye başladım.

"Papatya , ah ders mi çalışıyordun kızım? Kusura bakma böldüm seni de." deyip tamamen içeri girince yanaklarımın sızladığını hissettim utançla. Daha fazla yalan söylememek adına hiçbir şey söylemezken annem yanıma geldi ve öylesine önümdeki test kitabına baktı. O bakınca ben de baktım da... Cidden mi Papatya? Matematik? Bu saatte? Bayılrız(!)

Annem de bunu fark etmiş olmalı ki "Beni şaşırtıyorsun." dedi ve bir şey dememi beklemeden devam etti. Acelesi var gibiydi. Ki bunu da söyledikleri ile tasdiklememi sağladı.

"Abinle birlikte Melda Teyzenlere geçiyoruz bir tanem. Sen de gel istersen diyecektim ama..."

Melda Teyzenin adını duyunca bile hızlanmaya başlayan kalbim ile yerimde doğrulup bir heyecanla annemin sözünü kestim. O bu hareketime şaşırırken ben bunu fark edemeyecek halde hızlıca konuşmaya başlamıştım.

" Gelirim gelirim! Niye gelmeyeyim ki! "

Tabii ne yaptığımı fark etmem çok kısa sürmüştü. Gözlerimi annemden kaçırıp bir yandan da masadaki test kitabını kapatarak söylediklerim ile annem kafasını sallayıp odadan çıkmıştı neyse ki...

"Yani... Zaten çok sıkılmıştım. Tahmin de edebileceğin gibi... Bana da değişiklik olur hem. İyi olur iyi."

🌼

Ortada dönen güzel bir sohbet, kulaklara dolan şen kahkahalar, bir dolup bir boşalan çay bardakları... Her şey çok sıcak, çok güzeldi. Bir yanım tam da bu atmosferin içinde idi, hakimdi her şeye. Ama diğer yanım... Sanki bir kuş olmuş da şimdi içinde bulunduğu bu ferah salonun içinde oradan oraya uçuyor, şarkılar söylüyor gibiydi. Öyle heyecanlı, öyle mutlu ve öyle özgür...

O.

O buradaydı.

Yanımda. Benimle aynı koltukta.

Çok yakında.

Sehpaya uzanırken kollarımız değiyordu mesela. Gülünce birbirimize bakıyor, gözlerimiz denk geliyordu. Ailelerimize birlik olup kafa tutunca 'çak' yapıyorduk, ellerimiz birleşik kalıyordu bir süre.

Her şey çok sıcak, çok güzeldi.

O, bugün daha da bir güzeldi. Daha çok bakasım, onda kaybolasım geliyordu. Normalde de çok gülen, şakalar yapan biriydi lakin bugün üstünde ayrı bir mutluluk var gibiydi. Vardı vardı. Vardı da ne olduğunu bilmiyordum. Gerçi... O, şöyle mutlu olmuş böyle gülmüş beni çok bağlamazdı ki... O mutlu mu, mutlu... Güldü mü, güldü... Huzurlu mu, huzurlu... Iyi mi, iyi... Benim için tüm mesele buydu işte. O ve onun iyiliği. Sadece bu.

Bu sebeptir ki hiç nedenini sorgulamadan ona ayak uydurmam, onunla normalden çok eğlenmem... Coştukça coşmamız, artık gözümüzden yaş gelmesi...

Her şey çok sıcak, çok güzel.

Güzel.

Güzeldi.

Güzeldi. Ta ki o kocaman kahkahalarından dolayı koltuktan aşağı kayan bedenini doğrultup boğazını temizleyene kadar. Anlamıştım, bir şey söyleyecekti. Ciddi bir şey.

Onunla birlikte tüm geceki sorgulamayan, eğlenen ifadem kırıldı birden. Fark etmesem de içimde sinsice yer edinmiş o sorgulayış çıktı geldi önüme. Nedendir bilinmez ilk defa onun mutluluğu bana huzur vermedi. İçimde bir şeyler... Sanki içimde bir şeyler devrildi. Bir vazo gibi... Büyük bir ses ve yerlere saçılmış yüzlerce cam parçası. Unufak...

O başladı konuşmaya. Benim kalbim yavaşlamaya... O devam etti. Benim kalbim teklemeye... O güldü, o heyecanlandı, o coştu... Ben. Ben bomboş baktım. Ellerim bir kova buzlu suyun içinde kalmış gibi soğudu birden. Yüzüm ifadesizdi, buna zamanla alışmıştım. Lakin... Lakin kalbimin bu denli acıması... İşte o bir ilkti.

Kalbim, ilkelerinin sahibinden bu gece bir ilki daha almıştı.

"İzninizle bir şey söylemek istiyorum. Hazır benim için ikinci ailem de buradayken..."

Bana baktı o bir saniyelik boşlukta ve geriye kalan cümlelerini sanki bendeki onu biliyormuş gibi bana hiç bakmadan devam etti.

"Bir süredir biriyle görüşüyordum. Papatya biliyordu tek... Adı Melisa. Onu seviyorum ve biz... İşte ben... Ben onunla evlenmeye karar verdim."

Ve coşkuyla ekledi.

"Yani yakında düğünümüz var sevgili ailem! Eşe dosta haber salın! Rüzgar evleniyor, deyin!"

Rüzgar evleniyor, deyin.

Melda Teyzeden kopan neşe-şaşkınlık dolu bir çığlık, abimden gelen bir ıslık sesi, alkışlar, tebrikler... Ve tüm o curcunanın arasında yapayalnız kalmış bir Papatya... Tüm hayatı, gerçek olmayacağını bile bile kurduğu hayalleri başına yıkılmış bir Papatya.

Ben Papatya.

Kalbinde yıllardır ondan izinsiz büyüyen sevdaya sahip bir kız çocuğu. Daha 17 yaşında olup yüreğinin yangınına tabi kalmış bir çaresiz.

Bu da benim bazı anlar kahkahalar çoğu anlar da göz yaşları dolu hikayem.

"Sen sevgili... Bihaber büyüyen bu yüreğimdekinden, sahibiyken şimdi de sen en büyük sahibisin bu hikayenin."

🌼

Ağladım. Neler yazıyorum böyle... 😪 Umarım beğenmişsinizdir. Lütfen destek olmak için yorum yapmayı ve yıldıza dokunmayı unutmayın. 😊
Güzel günleriniz olsun. 🍀

SESSİZCE #tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin