özel bölüm 1

1.7K 65 15
                                    


" Yanımda ol istiyorum. Her daim. Kollarımın arasında. Evimde. Odamda. Yatağımda... "

🌼

Bilgisayar ekranındaki görüntülü aramanın yanıtlanmasını beklerken odamın ışığını kapatıp masanın önündeki sandalyeye oturdum ve çalışma lambamı yakıp yüzümün aydınlanmasını sağladım. O sırada gözüm bilgisayar ekranındaki saate kayarken ne kadar da geç olduğunu fark ettim. Saat   gece on ikiyi geçmişti ve biz onunla tüm gün anca fırsat bulabilmiştik konuşmak için. Daha doğrusu o artık gerçek bir doktor olduğu için çok çalışıyordu ve boş vakti yok denecek kadar azdı. Bazen bu durum ikimizi de çok üzüyordu ama yapacak bir şey yoktu. Biz bunları kabul ederek bu mesleği seçmiştik zaten.

" Güzelim benim. " diye odayı dolduran sesle dalıp gittiğim elimdeki kalemden bakışlarımı ona çevirdim hemen. Sesini bile duymak içime tarif edemeyeceğim bir mutluluk bırakıyordu. Kalp atışlarım hızlanıyor, gözlerim onu bu sıra çokça özlememden olsa gerek sulanıyordu şimdiki gibi.

" Sevgilim. " derken ona sesimin tonu dâhi ona olan hasretimi bağırır cinstendi. Onu çok da özlemiştim aslında. Doğruydu. Onu yanımdayken bile çokça özlüyorken şimdi araya giren kilometreler ile özlememek işten bile değildi.

" Offf! "

Seslice bir soluk koyverirken o , yüzünü yukarı doğru kaldırıp gözlerini yumdu sıkıca. Birkaç saniye o şekilde kalırken ben bu sürede sadece onu izledim. Yüzünün güzelliğini hafızama , sanki orası onunla çevrili değilmiş gibi, kazımak ister gibi yakalayabildiğim her ayrıntıya baktım.

Yeni duş almıştı ve saçları ıslaktı. Abajurdan gelen ışıkla olsa gerek hem yüzünün bir kısmı hem de saçları parlıyordu böylelikle. Biraz da göz altları morarmıştı. Uykusuna dikkat ediyordu hastanede bir dikkat kaybı yaşamamak için ama sanırım bu kadar yoğun tempoda bile bulabildiği birkaç saat ona yetmiyordu.

" Çok özlemişim. Çok özlemişim Papatya. Daha dün gece konuştuk hâlbuki seninle. Ama ... Ama olmuyor. Ben anlamıyorum ki, bu içimdeki nasıl bir özlem de hiç dinmiyor ve hep artıyor... "

" Ben de öyle hissediyorum sevgilim. Gerçekten... Sanki şimdi yanımda olsan ve sana sıkıca sarılsam dâhi o özlem dinmezmiş gibi geliyor. "

Sustuk.

O bana baktı , ben ona. Ikimiz de birbirimize bakarak , sessizce içimizdeki özlemi dindirmeye çalışırken buna izin verdik bir süre.

" Yorgun görünüyorsun. " dedim uzun süren sessizliğin ardından.

" Yanımda olsaydın dinlenirdim. " dedi. Bu dediğine gülsem de ben de boş durmadım.

" Böyle dinlenmiyor musun? "

" Bir kere teninde dinlenmenin hissini tatmışım ben.  Sadece görmek o hissiyatı verir mi sanıyorsun? "

Hataydı. Ona bulaşmak, onunla uğraşabileceğimi sanmak bir hataydı.

Dediklerine kısıkça gülerken o hiç bozmadığı yüz ifadesi ile bana bakıyordu.

" Nefret ettim ben şu tatilden. Seni benden kilometrelerce uzağa götürüyor. "

" Sabret , az kaldı. "

" Az mı kaldı?! Koskoca üç ay Papatya. "

" Iki haftası bitti bile. Sayılı gün çabuk geçer. Hem fena mı biraz özleriz işte birbirimizi. Özlemek iyidir, iyi. Aşkı diri tutar. "

Gülerek dediklerine hafiften sinirlenip yaslandığı yerden doğrulurken kendi kendine konuşuyor gibiydi ama onu duyabileceğim bir tondaydı ses düzeyi.

" Biz burada hasretinden neredeyse yataklara düşelim , hanımefendi biraz özleyelim birbirimizi desin. Ey Allah'ım! Gör şu Kerem kulunun çektiklerini de acı bana. Vicdansızsın kızım sen. "

En son bana kızarak biten cümlesi ile istemeden kocaman bir kahkaha atarken avuç içimle çok ses olmasın diye dudaklarıma bastırıyordum.

" Gül , gül sen gül! "

Kendi kendine söylenmeye devam eden ifadesi çok komikti açıkçası. Bazen böyle bir çocuk gibi nazlanabiliyordu ama ona hak veriyordum. Çünkü ben de aynı duyguları hissediyordum . Sadece o benden daha çok dile getiriyordu sanırım. Ya da gerçekten benden daha çok özlüyordu... Muhtemeldi aslında.

" Hep gül sen... "

Kısıkça söylenen üç kelime ile bakışlarım ekrandaki yüzüne düşerken tekrar beni , gözlerini dolduran duygularla izlediğini gördüm ve kıkırtılarım yerini sessizliğe bıraktı.

Bir süre daha sustuk ve bu sefer o bozdu sessizliği.

" Yanımda ol istiyorum. Hep. Ya da hep ulaşabileceğim bir yerde. "

" Istesen burada da ulaşabilirsin sevgilim. İstanbul'dayım. Başka bir yerde değil. Daha önce de geldin hem evime. "

" Öyle değil... " derken derim bir nefes çekip gözlerini kapatıp açtı bir an. Söyleyecekleri onu zorluyormuş gibiydi.

" Yanımda ol istiyorum. Her daim. Kollarımın arasında. Evimde. Odamda. Yatağımda... "

Sessizce birbirimizi izledik bir süre. Birimiz derince yutkundu , birimiz koca bir nefes çekti içine.

" Evlen istiyorum benimle.  Mümkün olan en kısa zamanda. Yoksa... "

" Yoksa ne? " diye sorarken saç diplerimin hafiften nemlendiğini hissediyordum.

" Daha ne kadar dayanırım bu yokluğun özlemine, bilmem. "

" Bunun için yapman gerekeni biliyorsun aslında. " derken ne dediğimi tam bilmiyor gibiydim ama dudaklarım benden bağımsız aralanmış ve söze başlamıştı bile.

Neymiş o, der gibi bakan yüzüne bakarken devam ettim.

" Istemen. Beni ailemden istemen. "

🌼

Merhaba!

Görüşmeyeli nasılsınız ve bölümü nasıl buldunuz? Böyle kısa kısa devam niteliğinde bölümler atmaya karar verdim. Çok sık arayla gelmez ama güzel gelir bence. Ve buraya yazmayı özlemişim. Aslında alışmışım ve yazmamak cidden garip hissettiriyor.

Diğer kitabıma da beklerim bu arada. 🍀

Güzel günlerimiz olsun. 🍀

04.09.2023

SESSİZCE #tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin