Röportajımsı

278 9 6
                                    

Gözlerindeki Ay - Mavi ve Haddaway - What is Love öneri şarkılardır.

🌼

1.) Kitabın konusunu oluştururken neyden veya kimden esinlendin?

Konusunu oluştururken esinlendiğim bir şey yoktu. Önceden de bahsettiğim gibi bir anda aklıma gelen ve zamanla gelişen bir kurguydu.

2.) Kitapta diyaloktan çok karakterimizin duygularına yer vermenin sebepleri nedir?

1. Diyalog yazmayı pek sevmiyorum. Çünkü ben bir sahne yazarken kafamda hep o sahnenin kısa bir videosu oluyor ve arkada da hep müzik var. Müzik konuşmaları baskılıyor ve duyulmuyor. Ama yazmam gerektiğini için de yazıyorum bir şeyler.

2. Yine aynı sebepten ötürü aslında diyaloglar bana kopuk şeylermiş gibi geliyor. Yani hep araya uzun uzun cümleler sıralamak istiyorum.

3. Olayları değil de duyguları anlatmayı daha çok seviyorum. Sadece bir kelimenin dâhi hissettirdiği şeyler hakkında bile satırlar yazabilirim. Belki de sayfalar.

4. Bu kitaba başlarken daha çok durum hikayesi gibi olacak demiştim. Ve biraz da ona uymak için.

3.) Kitabın yazarı olarak kurgudan bağımsız eğer sen Papatya olsaydın nasıl bir yol izlerdin veya neler yapardın?

Sanırım Kerem ile tanışma anına kadar ben de Papatya gibi davranırdım. Çünkü öncesinde düşünüyorum da başka ne yapılabilirdi bilmiyorum. Ama belki Melisa'dan önce bir yerde Rüzgar'a hislerimi söylerdim. Anlık bir cesaretle. Düşük bir ihtimal ama belki işte. Onun dışında hayatımda Kerem varken ama bir adımız yokken yani o parkta Rüzgar ile görüntülü konuşma sahnesi gerçekleşmiş olsaydı muhtemelen ben Kerem'e o şansı o kadar kolay vermezdim. Çünkü çok zor birilerine güvenip onları sevebilen biriyim. Yani demem o ki birini bu denli sevmişsem onu kolay kolay hayatımdan çıkaramam. Papatya'nın da kolay sürmedi ama benimki daha uzun ve sancılı geçerdi yüksek ihtimalle. Bu sebepten ötürü tekrar kendimi Rüzgar'ın yanına giderken bulurdum sonunda üzüleceğimi bile bile. Ama en nihayetinde yine Kerem'e evet derdim. Çünkü hem Kerem kolay pes edecek biri değil hem de bu hikayedeki en doğru kişi. Benim için zor olsa bile bunu görürdüm herhalde.

4.) Bu kitabı yazmaktaki hedefin neydi? Kendi dışavurumun mu yoksa sadece bir hikaye anlatmak istemen mi?

Hesabın biyografisinde şöyle bir şey yazıyor: Kendi içindekileri uyarlayıp yazan biri. Bence bu söz , bu soruya uygun bir cevap olacaktır.

5.) Kitapta çok fazla şiir benzeri yazı gördük. Şiir de yazıyor musun ve yazıyorsan burada paylaşmayı düşünüyor musun?

Evet, şiir yazıyorum. Aslında yazıyordum. Hatta bir şiir defterim bile vardı. Ama sonrasında yazmayı bıraktım. Şimdilerde ise sadece iki üç satırlık şeyler yazıyorum aklıma geldikçe. Ve hayır, paylaşmayı düşünmüyorum. Çünkü bu konuda yeterince iyi olduğumu düşünmüyorum. Yani bütün bir şiir yazmak zor. Ve ben bu yeteneğimin köreldiğini düşünüyorum biraz açıkçası. Yani şiir yazmak üzerine çok düşünülmesi gereken bir süreç. Ve ben şu zamanlarda bunun için oldukça tembelim. Mesela Sessizce aklıma gelen ilk cümlelerin birleştirilmiş hali.

6.) Kitap ortaya çıkarken ne gibi aşamalardan geçiyor?

Aslında düzenli bir aşamam yok. Aklıma bir sahnenin düşmesi bile bir şeyler yazmak için yeterli oluyor. Tıpkı bu kitapta olduğu gibi. Ama o sahnenin de devamı gelebilmeli ve hatta uzun süre aklımda yer edinmeli ki ben onu satırlara dökebileyim. Sonrasında kitabı hissetmeyi bekliyorum. Kafamdaki birkaç senaryodan esinlenip kendimi kitabın duygusuna sokuyorum. Hüzün, mutluluk gibi. Bu aşamada şarkılar dinliyorum. Ama herhangi bir şarkı değil. Gözlerimi kapatıp şarkı ile yalnız kaldığımda beni olduğum yerden alıp tamamen başka bir dünyaya götüren şarkılar. Sonra da yazıyorum işte. Aklıma ne gelirse, olduğu gibi.

7.) On birinci bölümde Melisa Boz'un katilinin suçunu itiraf ettiği halde tahliye olması ülkemizdeki adalet sistemine bir gönderme miydi?

Aynen öyle. Ülkemizde ne yazık ki her şey adaleti ile ilerlemiyor. Kadın cinayeti de bunlardan biri. Ve ben de bir kadınım. Bu sebeple küçük de olsa buna kitabımda yer vermek istedim. Kurgu içinde tutarlı olup olmaması da önemli değildi üstelik.

8.) Bölüm sonundaki yazılardan üniversite için Ankara'ya gittiğini biliyoruz. Ankara'ya gitmenin kitabın gidişatını etkilediğini düşünüyor musun?

Tabii ki. Ankara'da okumasaydım veya Ankara'yı tanımasaydım kitabımda yer vermezdim bile. Ben Antalyalıyım ve iki sene öncesine kadar Ankara benim için bir çöl gibiydi. Orayı tanımak düşüncelerimi değiştirdi ve oraya ait kitap sahnelerinin yazılabileceğini fark ettim. Açıkçası Ankara'nın romantik bir kitabın satırlarına çok yakışacağını burada öğrendim.

9.) Kerem karakterini yazarken düşündüğün veya ilham aldığın biri oldu mu?

Karakter olarak değil de isim ve görünüş olarak ilham aldığım biri var. Ama bu tamamen istemsiz olan bir şeydi. Birinden esinlenip de bir karakter yazayım demedim ama her Kerem yazdığımda aklıma gelen biri vardı. Ama kim olduğunu söyleyemeyeceğim. Karakteri de benim için ' ideal kişi ' kategorisine göre şekillendi.

10.) Kitabı tekrar yazacak olsan değiştireceğin bir yer olur muydu? Bu hangi kısım olurdu?

Değiştireceğim bir şey olmazdı. Olduğu hali ile kendine has bir kitap olduğunu düşünüyorum. Sadece yazım konusunda daha güçlü ifadeler ekleyebilirdim belki.

11.) Sen Kerem mi olmak isterdin yoksa Papatya mı? Yani her şeyinle sevmek mi isterdin yoksa sevilmek mi isterdin?

Sevmenin güç ve eşsiz bir duygu olduğunu biliyorum. Zira ben insanları sevebilme konusunda çok iyi değilim. Bu konuda biraz iki yüzlü olduğumu düşünüyorum hatta. Çünkü iletişim kurarken birileri ile kibarlığımın ve sevencenliğimin çok güzel noktalarını gösteriyorum. Beni iyi tanısınlar ve hatta sevsinler istiyorum ama aynısı bana gelince aynı şekilde davranmak zorunda gibi hissetmiyorum kendimi. Yani insanlar beni sevsin, beni iyi bilsin ama ben onlara karşı çok iyi davransam da sevmek zorunda değilim. Fakat bu demek değil ki gerçekten iki yüzlüyüm ve beni sevenlerden nefret ediyorum. Yani demem o ki benim tercihim Papatya olmak olurdu. Sevmek güzel ama zor. Ama sevilmek büyük bir güven veriyor. Ne yaparsan yap hep oradalarmış gibi. Çok doğru bir düşünce değil belki, biliyorum ama bence çoğu kişi de bunu seviyordur. Koşulsuz sevilmeyi.

12.) Yazarken en çok zorlandığın olay veya kısım neydi?

Olay olarak değil de diyalog sahnelerini ve komik olan sahneleri yazarken zorlandığımı hatırlıyorum. Neden bilmiyorum ama mutsuz sahneleri yazmak benim için hep daha kolaydı. Cümleler kendiliğinden parmağımdan dökülüyordu. Ama buna tezat mutlu sahneler ' Acaba oldu mu? Becerebildim mi? ' diye düşündüğüm sahnelerdi. Diyaloglar ise arka arkaya konuşma metinleri yazmayı pek de sevmediğimden biraz zor gibiydi sanki.

13.) Kitap özelinde kendine ya da yazarlığına bir öz eleştiri yapmak istesen ne söylemek istersin?

Açıkçası buna ne diyeceğimi pek bilemedim. Mükemmel yazmadığımı biliyorum, eksiklerim vardı ama içimden ne geliyorsa onu yazdım. Kendimi bir şeyler için zorlamadım. Bu nedenle benim için çok güzel ve anlamlı bir kitap oldu. Yani bendeki yeri sebebiyle kötü anlamda bir eleştiri yapmak zor, kendim için olsa bile. Ayrıca tam olarak bir yazar olduğumu da düşünmüyorum. Yazarlık sadece yazmak demek değildir çünkü bence. Daha fazla emek , çaba , hırs , his , düşünülmüşlük gibi şeyler gerekli benim hissiyatımda. Ama gerçek bir yazar olmak istiyorum. Başarabilir miyim bilmiyorum ya da uğraşabilir miyim onu da... Lakin istiyorum işte. Bir gün olmak en büyük temennilerimden biri.

🌼

Bu arada yüz bine ulaştık ve hatta geçtik. 🥺🥺 Okuyan, destek olan herkese çok teşekkür ederim. Iyi ki varsınız. 🤍🌼

Güzel günlerimiz olsun. 🍀






SESSİZCE #tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin