🌼18

2.8K 94 9
                                    


"Bir zamanlar ben de böyle idim."


🌼

"Teşekkür ederim. Kolay gelsin."

Günlerden çarşamba idi, vizeler pazartesi başlamıştı bile ve ben on buçuktaki sınavıma son bir kez daha çalışabilmek için saat tam sekizde buradaydım. Şimdi ise binanın giriş katında yer alan küçük kantinden bir kahve almış topuklu ayakkabımdan yankılanan tak tak sesleri ile seri adımlarla asansöre doğru ilerliyordum. Çıkacağım kat üçtü aslında ve normalde asansör kullanmazdım. Sadece yarım saat kalmışken sınava vakit kaybetmek istemiyordum.

Elimdeki kahve bardağına dikkat etmeye çalışırken bir yandan da birilerinin bindiğini ve kapılarının kapanmak üzere olduğunu fark ettiğim asansör ile refleks olarak yüksek sesle seslendim.

"Asansörü tutar mısınız?"

Hemen sonrasında kendimi frenlesem de içeridekinin sesimi duyması ve kapı kanatlarının arasına elini uzatması aynı saniyelere denk geldi. Böylelikle ben de yavaşlayan adımlarımı tekrar hızlandırdım. Nihayetinde asansöre ulaşınca içerideki kişiye teşekkür etmek için gülümseyerek konuşmaya başlamıştım ki gördüğüm kişi ile yüzümdeki ifade şaşkınlığa evrildi. Ister istemez.

Kapıyı tutan kişi Kerem'di.

"Papatya... Günaydın." diye seslendiğini duydum. Sesi biraz kısık çıkmıştı. Yüzündeki ifade de biraz çekimserdi zaten.

Içine düştüğüm şaşkınlıktan hızla kurtulurken ona gülümsemeye çalıştım. Dışarıdan başarılı olduğuma inanıyordum.

"Günaydın. Ve şey, teşekkür ederim kapı için."

"Rica ederim, ne demek..."

Birkaç saniye sustu. O sırada ben de yönümü kapıdan tarafa çevirip gideceğim kata bastım. Kapılar kapanmak için ses verirken sesini tekrar duydum. Yine ses tonu çekimser duruyordu. Aslında şimdi ikimizin de bu şekilde davranması için bir sebep yoktu. Güzel bir gün geçirip kahvaltı yaptıktan sonraki ilk karşılaşmamızda çekingen durmamızı ve konuşurken düşünmemizi gerektirecek bir şey olmamıştı. O günü güzel bir şekilde tamamlamıştık. Bunu biliyordum tıpkı onun da bildiğini bildiğim gibi. Lakin kendimce bir sebebim varken yine de onun geri durması garip geliyordu. Ya da belki hiç garip değildi. O günün üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmişti. Ve bu zaman diliminde onunla bir iletişimim olmamıştı. Neler olduğunu ya da neler düşündüğünü bilemezdim.

"Nasılsın?"

"Iyiyim. Sen nasılsın?" diye cevapladım onu ondan tarafa dönerek. Hafif de gülümsedim ona.  En azından öyle umdum. Aksi için bir sebep yoktu ama yine de şu an az da olsa gergin hissediyordum ve bu hareketlerine yansıyabiliyordu kontrolsüzce. Bu da bir etken olabilirdi aslında Kerem'in de bu şekilde davranmasında.

"Ben de iyiyim. Sınavlar nasıl gidiyor?"

"Güzel gidiyor. Senin?"

"Sevindim senin için. Benim biraz zor. Bir yandan staj bir yandan sınavlar derken... Zor oluyor işte. Öyle."

Konuşurken bir an sesi normal seviyelere çıkmıştı. Sonra ise birden aklına bir şey gelmiş de azalmış gibiydi. Nasıl tepki vereceğimi bilemedim. Yine de ona dönüp " Halledersin sen." derken asansör durdu ve kapılar açılmak üzere ses çıkardı. Ona tekrar dönüp görüşürüz demek istedim ama aynı zamanda istemedim de.

Saf değildim. O gün o mutfakta duyduğum konuşmanın ne anlama geldiğini anlayabiliyordum. Bu gerçekten yaklaşık bir hafta da kaçıyordum ama. Sanki hiç öyle bir şey duymamışım gibi devam ediyor, aklıma getirmemeye çalışıyordum. Ama şimdi... Onu tekrar görünce... Ne hissettiğimi anlayamadım. Bir şeyler vardı bende lakin. Tuhaf bir şeyler. Şimdi. Onu görünce hissettiğim ona dair bir şeyler. İyi mi kötü mü onu bile hissedemedim. Fakat , fakat bir an kahvaltı yaptığımız günkü gibi olmak istedim. Onunla böyle çekingence konuşmak, konuşurken tereddüte düşmek hoşuma gitmedi. Yine de engel olamadım kendime şu birkaç cümlede dahi gerilmemekte. Böyle bir gerçeği biliyorken de tepkisiz kalabilmek zordu zaten. En azından benim açımdan öyle idi.

SESSİZCE #tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin