🌼23

2.6K 131 73
                                    


Çünkü en ölü cümleler bile sevdiğinin dudakları arasında can bulurdu.

🌼

Garipti. Şimdi onu bir telefon ekranından görürken bunca zaman sonra ilk defa, garip geliyordu bu bana. Nedendi bunu hissetmem , bilmiyorum. Belki de kendimi onun yokluğuna alıştırmıştım, kendimi onun geri dönmeyeceğine inandırmıştım. Belki de... Öyleydi. Olabilirdi. Onu görmeden, sesini duymadan ve hatta ondan hiç haber almadan o kadar uzun zaman geçirmiştim ki bu pek tabii olabilirdi.

Yüzüne baktım biraz detaylı. Yaşlanmış gibi duruyordu. Dört yıldan çok daha fazla yaş almış gibiydi yüzü. Göz altları morarmış ve göz çevresi kırışmıştı. Yanakları içeri çökmüş, elmacık kemikleri daha da belirginleşmişti. Alnı kırışmış biraz ve saçlarında yer yer beyazlar vardı buradan bakınca. Ve onları uzatmıştı da sanırım. Arkadan bağlı gibi duruyorlardı bu açıdan.

Tanıdığım Rüzgar'a ait değildi yüzü. Sanki sırtında dünyanın yükünü taşımış da yeni bırakmış sırtından aşağı gibiydi. Yeni yeni kendine gelen, gelmek için uğraşan biri gibiydi.

Telefonun ekranındaki adam bu hayatın yorgunluğuna sahipti ama onda en çok belli olan şey mavi gözlerindeki sönmüş ışıktı. Eskiden orada her daim olan o aydınlık yerini hüzünlü bir gölgeye bırakmıştı sanki. Sönmüş ama hala dumanı tüten bir ışıltı.

Ne kadar da uğraşmış demek ki sönmesin diye. Belki de tekrar deniyordu yanmasını. Daha yeni çakmıştı belki de bir kibrit tanesini ve onun dumanıydı görülen.

Dua ettim içimden. Pes etmemiş, yeniden inanmış ve hâlâ deniyor olsun diye. Çünkü her şeyden önce ben bu ekrandaki adama üzülüyordum. Onun acısını düşünmek beni deli edebilecek güçteydi. Ve ben... Kendimi onun yerine koymayı düşünemeyecek kadar hüzün dolu hissediyordum. Onu düşündüğüm her an.

Allah'ın ona yardım etmesini istedim, hep istediğim gibi.

" Döndün. "

Ikimizin sürdürdüğü bu bakışmayı ben sonlandırırken hafiften gülümseyip gözlerini kırptı ve başını salladı aşağı yukarı.

" Döndüm. "

Birkaç saniye kadar biz sustuk ama hâlâ heyecanını yaşamaya devam eden Melda Teyze bir sessizliğe izin vermeden konuşmaya devam etti.

" Evet! Rüzgar'ım döndü Papatya. Oğlum döndü. Evine, ailesine , ait olduğu yere döndü sonunda. Allah'ım şükürler olsun. "

Gözleri bir anda dolmaya başlayan kadın elleri ile göz kenarlarını silerken onun bu hâli beni de duygulandırmıştı. O da neler yaşamıştı öyle bir anne olarak... Kolay değildi bir anne için evladının acısına şahit olmak sonra da onu bir anda ellerinin arasından kaybetmek. Çok zordu. Çok. Belki onu tam olarak anlayabilecek yetkinliğe sahip değildim ama gördüklerim bile hissetmeme yetiyordu. O bir anneydi evladının acısı dinsin diye kendini feda etmeye dünden razı.

" Şükürler olsun. " dedim ben de hafif boğuk çıkan sesimle.

" Şükürler olsun. " dedi annemle Rüzgar da aynı anda. Rüzgar bir yandan da annesinin bir elini elleri arasına almış avuç içine öpücükler konduruyordu ve yanında olduğuna dair , her şeyin bittiğine dair bir şeyler söylüyordu. Onları buruk bir tebessümle izlemeye devam ederken annem telefonu eline alıp kadrajımdan onların çıkmasına sebep oldu.

" Papatya, Meldalar Rüzgar geri döndü diye bir yemek daveti vermek istiyorlar haftaya cumartesi. Çok kişi olmayacak. Kendi aramızda. Senin de vizelerin bitti ya kızım, hani gelmek istersen..."

SESSİZCE #tamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin