Çete -8 derece

31 17 0
                                    

"Klan henüz gelmedi. Birazdan gelir. Sen de otur istersen?"

Bunu söyleyen kıza bakınca bunun, Kira'nın bahsettiği kız olduğunu anladım. Yani, Klan'ın sağ kolu.

Kırmızı koltuklardan birine oturdum ve beklemeye başladım. O sırada da evi inceliyordum. Salon, sade döşenmekten çok uzaktı. Kırmızı koltuklar, koyu kırmızı perdeler ve salona uyumlu, ama bana göre biraz renkli başka eşyalar. Tamam, salonla uyum içerisindeydiler ama benim gözümde fazla batmıştı. Renkli şeyler hiç bir zaman hoşuma gitmemiştir.

"Kahve içmek ister misin?" Diyen kişiye dönünce bunun Batuhan olduğunu farkettim. Bana garip bir şekilde sırıtıyordu ve elindeki bıçağı sivrileştirmekle  uğraşıyordu. " Sohbet ederken kahve iyi gider," dedi. Ben yutkunmama için kendimi zor tutarken işlediği cinayetleri düşünmemeye çalışıyordum. İki aileyi kişiyi verme, yedi tane mafyayı parçalayarak öldürme...

Kahretsin! Bu adamdan nefret ediyordum.

"Tabii, orta olsun," diyerek onun yüzüne küfür etmemeye çalıştım.

Sırıttı: " Orta olsun. O zaman iki Orta kahve şimdi geliyor," diyerek koltuktan kalktı ve mutfağa ilerlemeye başladı.

Dişlerimin arasından"yavşak," diyerek önümde döndüm. Bu salak kesinlikle benden hoşlanmamıştı. Bunu hissediyordum. Onunla aram ne kadar kötü olursa sanırım bana o kadar çok sorun çıkaracaktı. Tamam, belli ki ikimizin de bir ortak noktası vardı. Başkalarından önce kendimizi düşünüyorduk. Ama asıl sorun, kendisinin fazlasıyla belalı olmasıydı. Zaten o yırtık ağzı fazlasıyla göze batıyordu. Her ne kadar dikilmiş olsa da.

Şu anki amacımdan sapmamam gerekiyordu. O katili bulacaktım ve Baran'ın intikamını alacaktım. Aslında Klan bana nasıl bir fayda sağlayacaktı onu tam bilmiyordum ama bana faydası dokunmak zorundaydı çünkü ben aylardır o şerefsizin izini sürüyordum ve benimle eğer oyun oynuyorsa hiç çekinmeden onu öldürebilirdim. Bunu o da biliyor olmalıydı. Ekip olacağım kişilerle arama belirli bir mesafe koymam da bana faydalı olacaktı. Çünkü her hangi bir olayda beni yavaşlatmalarını istemiyordum. Ben kendi amacım doğrultusunda ilerleyecektim, onlar da kendi amaçları doğrultusunda.

"Başlayalım o zaman," diyerek yanıma oturdu. Parmaklarının arasında az önce sivrileştirdiği bıçak vardı. Bıçağı parmaklarının arasından geçirirken yüzündeki ifadeyi okuyamıyordum. Gerçekten de duygusuz muydu bu adam? Yani ailesi ile geçirdiği vakitler, onca zaman ona hiç mi bir şey katmadı? Nasıl onlara kıydı?

Şerefsiz olmak da bir meslekti sonuçta. Kâr aldığın sürece.

Hadi, belki de ailesi ile bir sorunu vardı. Gerçi sorunu olsa ne olur ki? Bu, onları öldürmesi için bir bahane olamaz. Şimdi düşündüm de.Ben gerçekten sağlam yapılı bir insanım. Millet neler neler yapıyor. Ben bunca şey çekmişim, hiç Hakan'ı bıçaklıyor muyum? Ya da annemle Klan'ı yakarak öldürüyor muyum? Yakmak değil de Hakan'ı bıçaklamak kulağa pek de  kötü  gelmiyor.

Ama yine de bu kadar ileri gitmezdim her halde. Sonuçta ben her ne kadar onları sevmesem bile onlara bunları yaptıktan sonra sonucun bana ne kazandırdığına bakarım. Ortada benim bir kârım varsa o zaman belki de ben de bu adam gibi olabilirdim ama bunun bana kârdan çok zararı olacaktı. Bunu biliyordum.

"Yani, Klan seni de çağırdı öyle mi?"

Ona anlamsızca baktım: "neden? Sen çağırılmadın mı?"

"Klan nadiren birilerine teklif sunar. Düşünüyorum. Acaba senin hangi özelliğinden etkilendi de senin de benimle çalışmanı istedi? Bana göre hiç de etkileyici görünmüyorsun. Böyle zor bir göreve senin gibi bir çocuğu çağıracak ne yaptın acaba? "

TEHLİKELİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin