BELİRSİZ BİR ADAMIN BAKIŞI-24 derece

14 5 0
                                    

Hem,sen beni istemezsin...

Ellerim ve gözlerim...

Kalbim ve beynim...

Duygularım ve hislerim...

Hepsi aynı değil mi? Hepsi tek bir amaca hizmet etmiyorlar mı?

Peki hangisi mutlu olmama aracı olmuştu?

Ellerim bir çok kişinin canını yakmış ve bir çok fani(ölümlü)nün nedeni olmuştu.

Gözlerim o vahşeti izlemişti.

Kalbim çığlıkları, yalvarışları hissetmişti.

Beynim ölüm dansını planlamıştı.

Duygularım ve hislerim...

İşte onlar bu olanlar karşısında asıl katledilen kurbanlardı. Çünkü onlar susturulmuşlardı. Tıpkı bana yapıldığı gibi. Gözlerimdeki yaşları  silmedim. Çünkü bunların sahte gözyaşları olduğunu ve şu anda bir rüyada olduğumu biliyordum. Çünkü her yer beyazdı. Bembeyaz. Ama korkmuyordum. Çünkü rüyadaydım. Eğer gerçek olsaydı şu anda bu kadar sakin kalamazdım. Etrafımdaki odaya bakarken duvardaki kan izleri tüm gerçekliği ile karşımdaydı. Gözlerimi yerdeki zincirlere ve oradan da demir koltuğa çevirdim. Yıllardır hapsedildiğim bu kötü kabus artık bir rüyadan ibaretti. İçinde hiç bir şey hissetmediğim bir rüya...

"Dayanamayacaksın!"

Dedi odada yankı yapan bir ses.

Usulca o yöne döndüm. Üzerinde kanlı bir gömlek...yüzü dağınık kanla karışık bir ifade. Benden çok da bir farkı yok aslında...

"Neden?"

Rüya ve gerçeklik arasında öyle büyük farklar vardı ki. Onunla hiç bir zaman bu şekilde sakin konuşmamıştım. Hiç bir zaman ses tonum  bu derece hafif olmamıştı.

"Dayanabileceğini mi sanıyorsun? Sonun annen gibi olacak Esin. Hiç bir zaman aydınlığa kavuşamayacaksın..."

Gülümsedim.

"Seni karanlığa boğmuşken mi?"

Ellerindeki zincirler şakırdadı. Ve saçlarım rüzgardan havalandı. Etrafıma baktığımda bir ovada buldum kendimi. Büyük ve geniş bir ova. Midemde büyük bir kasılma hissederken iki çocuğun sevinç çığlıkları doldurdu ovayı. Rüzgar esiyor, kuşlar ötüyor ve güneş parlıyordu.

Ama ikimiz hâlâ kanlar içerisindeydik.

"Umarım sonun benim gibi olur."

Gülümsemedim.

"İkimiz de karanlığın içindeyiz, kabul et baba. "

Evet, ikimiz de derin bir çukurdaydık. En kötüsü de o çukurları birbirimize biz kazmıştık.

"Ben hiç bir zaman karanlıkta kalmadım Esin," dedi boğucu bir sesle.

"Çünkü senin karanlığın bendim," dedim usulca.

Rüzgar bu sefer daha sert esti. Ve midem kasıldı. Bu sefer daha acı verici bir kasılma...
Aydınlık gökyüzü yavaş yavaş kendini karanlığa bırakırken bir kaç metre ileride iki çocuk gördüm. Biri erkek biri ise kız. Erkek olan gülümsüyor ve kızın elini tutuyordu. Üzerinde beyaz bir gömlek ve mavi bir pantolon vardı. Etraf karanlığa gömülürken onun etrafa saçtığı ışık gözümden kaçmadı. Yanında ise bir kız vardı. Karanlığın içindeki donuk bakışlarıyla insana ölümü çağrıştıran bir ifadeyle. Saçları simsiyah, gözleri simsiyahtı ve ruhu kapkara. O ise bana dikkatle bakmak yerine babama bakıyordu. Üzerinde kanlar, elinde zincirler ve vücudunda yaralar ile ölüm kokuyordu.

TEHLİKELİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin