Küçükken en çok istediğim şey bir grubumun olmasıydı. Aslında, burada istediğim tek şey benimde artık insanlarla, farklı kişilerle konuşup normal insanlar gibi dostluk kurmak istememdi. Bir kişi de olabilirdi farketmezdi. Ama sadece gerçek bir sıcak gülümseme istiyordum. Benim için birinin gülümsemesini istiyordum. Farklı nedenlerden dolayı değil de sadece benim neden olduğum sıcak bir gülümseme. Her nasılsa o isteğim de o yaşım ile birlikte yok oldu. Ve yıllar geçti. Artık isteğim de yok oldu ve ben büyüdüm. İnsanlardan soğudum, tek başıma yaşamayı öğrendim ve kendimi hayata, insanlara ve en önemlisi de çevreme karşı sağlamlaştırdım. Artık biri bana güldüğünde karşılık vermiyordum. O gülüşün sahte olup olamayacağını, bunun altında bir amacın olup olmadığını düşünüyordum.
Zaten genellikle yabancılar bana gülümserdi. O da soğuk olurdu. Yani bana göre. Çünkü gerçek bir gülüş değildi onlarınki. Gerçi, benim de verdiğim tepkiler gerçek değildi ama benim her zaman bir sebebim olurdu. Bugüne kadar gülümsedim insan sayısı pek nadir olurdu. Çünkü ben sadece hakedene gülümsedim. Bence gülümsemek bile çok değerliydi. Çünkü sen o kişiye kendi sevgini verirsin. Hele ki bu gerçek bir gülümseme ise, işte karşımdaki kişi bunu haketmeliydi. Yoksa bunu haketmeyen, senin sevgini gereksiz gören bir kişinin verdiği tepki senin karakterinin de oluşmasına neden olabilirdi. Mesela kendimi değersiz hissederdim ama sen çok değerli birisisin. Peki neden seni hor gördü? İşte ben bu konular üzerinde dururdum. Bir insanın verdiği olumsuz tepki beni üzecek. Peki neden buna izin vereyim ki?
Ben her zaman kendimi değerli hissetmişimdir. Anlamsız biri için neden bu hissimden vazgeçeyim?
O yüzden bazen insanlar o sıcak gülümsemeyi bile hakedene vermeli. Senin üzülmene neden olacak bir insana neden değerli bir şeyi veresin ki?
Bundan dolayı insanlara bağlı kalmamaya çalıştım. Kimseye takılmadan ilerlemeye çalıştım ve olabildiğince az kişiye gülümsedim. Çünkü zaten çok fazla yüküm vardı. Hayatın sıcak tarafını görmemiştim. Bir de bir olumsuz tavır yüzünden hepten çökebilirdim. Kendimden fazla nefret edebilirdim. Bu hayatın anlamsız olduğunu düşünebilirdim. Amaçsız olabilirdim ve en kötüsü de bu beni intihara kadar sürükleyebilirdi.
Kardeşimin gidiş bunlara yetmişti.
Ama benim bir amacım vardı ve bunu her zaman kendime hatırlatıyordum. İnsanlar beni sevmiyor olabilirlerdi, kimse ile aram iyi olmayabilirdi ama ben her zaman çıkarlarım doğrultusunda yaşadım ve hiç bir insana takılmadan istediğim her şeyi yaptım. Önce o evden kurtulmaya çalışıyordum ve şimdi de Baran'ın katilini bulmaya çalışıyorum. Çünkü ben bu hayatı insanlar için yaşamıyorum.
Elimdeki siyah kutuyu parmaklarımın arasında çevirirken, yoğun düşünceler arasında gidip geliyordum. Şimdi odaklanmam gereken bir başka konu daha vardı. Baran'ın intikamını almam için odaklanmak gereken bir görev.
Kira: "baksanıza şu kızlara. Analar neler doğuruyor da bize nasip olmuyor."
Batuhan, her zamanki bıçağı parmaklarında çevirirken: "eğer gideceğimiz eve kız getirirsen seni donundan çatıya asarım Kira."
Kira, geçtiğimiz okulun kapısının önünde duran kızlara bakarken: " iyi, sanki sen hiç getirmeyeceksin. Oteller ne güne duruyor acaba?"
Siyah araba okulun tam önünde durdu.
"Burası mı? "
Batuhan: "evet. Yarın gideceğimiz okul burası."
Elindeki kutuyu hiç bıkmadan çevirmeye devam ettim. Yani, katiller çetesi bu okulda okuyorlardı.
"Ne yani? Sözde Katiller Çetesi liselilerden mi oluşuyor?" Bunu söyleyen Kira'ya hak verdim. Biz yirmili yaşlarındaydık ve liseyi bitireli yıllar olmuştu. O kimsenin cesaret edemediği çete bir kaç liseliden mi oluşuyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ OYUNLAR
General FictionBeklenmeyen bir ölüm... Acımasız, koyu yeşil gözleriyle zeki bir katil... Bir anlaşma... Ve felaketler... Abisinin esrarengiz ölümünden sonra yaşadığı tüm o çevreden uzaklaşmak uğruna bir örgütle anlaşma yapan Esin, Kayra Tekingöz olmayı göze alarak...