İHANET -19 derece

31 11 1
                                    

Uyandığımda. Başım zonkluyordu.  Bir kaç dakika boyunca bana neler olduğunu ve neden bu kadar halsiz hissettiğimi anlamaya çalıştım. Başıma gelenler ve okulda yaşananlar aklıma gelince sıkıntılı bir nefes vererek kendimi tekrardan yatağa bıraktım. Ve sonra gözlerimi yuvalarından çıkaracak kadar büyük bir soru beynimi kurcaladı.

Peki ben neredeydim?

Etrafıma bakındım. Dün gece o sokakta uyuya kalmış olmalıyım. Peki nasıl gelmiştim buraya? Batuhan mı bulmuştu yoksa? Aslında buna pek bir ihtimal vermiyorum. Ya da Kira? Bir an içimin sızladığını  hissettim. Kira ile dün gece kavga etmiştik. Ve ben ona vurmuştum. Mert'in attığı yumruğun üzerine ben de ona vurmuştum. Her ne yaşandıysa bile bundan deli gibi pişmanlık duyuyordum. Keşke olanları geriye almak gibi bir şansım olsaydı. Sanırım yapacağım ilk şey dün gecenin telafisi olurdu.

Tek kişilik yataktan kalkarken ilk işim  pencereden dışarıya bakmak oldu. Başım zonkluyordu. Çok halsiz hissediyordum ve içimdeki o kara bulutlar izlerini belli ediyorlardı. İyi hissetmiyordum. Pişmandım ve en son ne zaman bu kadar pişman olduğumu bilmiyordum.

En son annem beni terk ettiğinde bu kadar pişmandım.

Evet, annemin gidişini tıpkı babam gibi kendimi sorumlu tutuyordum. Sanırım bundan vazgeçmeyi çok geç öğrenmiştim. Babamın haklı olmasından nefret ettiğim gün aslında onun haksız olduğunu öğrenmiştim. İşte o gün annemin gidişinin benim suçum olmadığını anlamıştım.  Babamın magazinlere konu olmasına neden olan ve ailemizin yüz karası olan annem. Ve ben...

Kötü bir tohum olan ben şu anda bana tamamen yabancı olan bir yatakta uyanmıştım.  Neler olduğunu bile kavrayamamış, dün gece ağlamaktan bir duvar dibinde uyuyakalmıştım ve kim bilir kim beni bulmuş, buraya getirmişti. Beynim uzun zaman önce iyi şeyler düşünmeyi bırakmış ve sadece kötü şeylere yer vermişti.  Odadan çıktım. Buranın bir otel olduğunu sıra sıra dizilmiş kapılardan anlayabiliyordum. Asansörden bir kadın çıkarken sadece merdivenlere yöneldim. O kadar güven sorunu yaşıyordum ki daha küçük yaşlarda asansörleri kullanmayı bırakmıştım. Sanırım içinde kalmaktan korkuyordum.

Aşağı indiğimde hemen rezarvasyon bölümüne gittim ve müşteriye oda anahtarını uzatan kadını beklemeye başladım. Kadın gülümseyerek müşteriyi uğurlarken beni farketti.

"Buyurun?" Yüzüne taktığı sahte gülümseme midemi bulandırdı. Oysaki uzun zamandır takıldıgım gülümseme bu değil miydi?

"Dün gece beni kimin buraya getirdiğini öğrenmek istiyorum," dedim net bir şekilde. Gülümsememe  gerek yoktu. Zaten kendini bu işlerden bıkmıştı. 

"Tabii, oda numarasını alabilir miyim?"

"597."

Bilgisayardan bir kaç tuşa bastı. İşlemin gerçekleşmesi için bir kaç dakika beklemek zorunda kaldım. Ardından yüzünü kaldırdı ve bana garip bir edayla baktı. Sanki beni süzüyor, bir şeyleri anlamaya çalışıyordu.

"Sizi Yasak Bey buraya getirmiş hanımefendi. Kendisi otelin sahibidir," dedi. Bu sefer sesi daha yumuşaktı.

"Odada ne kadar kaldı?"

Bir süre ekrana baktı. Kamera kayıtlarına baktığı aşikardı.

"Sadece bir kaç dakika. Sizi bıraktıktan hemen sonra otelden ayrıldı," dedi.

Kadına kısa bir teşekkür ettikten sonra otelden çıktım.  En azından düşündüğüm gibi kötü bir niyet ile hareket etmemişti. Bu rahatlamama neden oldu. Ona ettiğim hakaretlerden sonra beni o duvar dibinden almış ve otele getirmişti. Hem de kendi oteline. Beni uyandırabirdi. Ama yinede düşündüğüm kötü ihtimallerin herhangi birinin gerçekleşmemiş olduğundan rahatlamıştım. Yinede neden bana bu iyiliği yapmıştı? Kira, Mert'in kızkardeşine çıkma teklifi etmiş ve her ne olduysa Mert bunu duymuş ve kavga çıkmıştı. Ben Mert'e yumruk atmıştım. Kira beni kurtarmak için Mert'e saldırmıştı. Yüzünü gözünü kanatmış ve onu ısırmıştı. Görüntüsü aklıma gelince Mert'e acıdım. Dün gece işe Yasak'a bağırmıştım. Hem de çok. Ona hakaret etmiştim ve buna rağmen beni o yağmurun altında bırakmamış ve otele götürmüştü. Bunda bir art niyet var mıydı?

TEHLİKELİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin