ŞÜPHE-26 derece

17 5 0
                                    

Askıdaki siyah elbiseyi alarak giydim ve bıkkınlıkla aynanın karşısına geçtim. Dekortesi yoktu aksine üzerimde gayet güzel görünüyordu. Ve asildi. Yani tam istediğim gibi.
Kabinden çıktığımda Yasak hiç bakmadan: "alıyoruz," dedi ve elbiseyi aldık. Kasaya geçerken Yasak'ın her zamankinden daha düşünceli olduğunu farkettim. Ama hiç bir şey demedim çünkü ben de en az onun kadar düşünceliydim. Sahi, o çocuk gerçekten de vahşi cinayetleriyle meşhur Kurmaz
Çetesi'nin başı mıydı? Peki onun gelişi plana ne gibi bir etkide bulunurdu?

Aslında doğruyu söylemek gerekirse şu anda plandan çok Yasak'ı düşünüyordum. Nasıl bir geçmişe sahiptiler ve neden düşmanlardı? Karşı çete olduğu için değildi. Buna emindim çünkü genellikle çeteler anlaşma içerisinde olurlardı. Tek bir küçük harekette kan dökülür ve ya karşı çete ya da başlatan çete tamamiyle katledilirdi. Ama onlar hem düşman hem de anlaşmalı gibilerdi. Uzun zamandır Katiller Çetesi'nin yakınındaydım ve anladığım üzere Çete düşman oldukları hiç bir topluluğu sağ çıkarmıyordu. Buna en büyük örnek Klan'dı. Çünkü zamanında geniş bir çeteye sahipti ve Katiller Çetesi'yle karşı karşıya geldiğinde ortaya çıkan kan gölünü az çok tahmin edebiliyorum. Şu anda da kaybeden Klan'dı ama vazgeçmiyordu. Ancak işin aslı: Klan kaybetmiş ve Çete her zamanki gibi kazanmıştı.

Arabaya binerken yoğun bir nane kokusuyla karşılaştım. Burnumu kırıştırdım. Bu keskin kokuya alışamıyordum ve bu beni oldukça rahatsız ediyordu. Bir ara çok severdim ama buraya geldikten bir kaç gün sonra bu alışkanlık fazlasıyla kendini kaybetmişti. Yüzümü buruşturken Yasak'la göz göze geldim. Gözlerini bana dikmişti ve ne zamandır bu şekilde beni izlediğini bilmiyordum. Gözlerimi kaçırdım.

"Ne bakıyorsun?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

Önce yüzümü dikkatle izledi. Gözlerini yine bana dikmişti ama bu artık hiç rahatsız etmiyordu.

Garip bir duyguydu...ve biraz huzur verici.

"Yüzünü aynı beş yaşındaki bir çocuk gibi buruşturuyorsun," dedi.

Bir an afalladım. Evet, bir insan beni dikkatlice izlerse...hatta uzun süre beni izlerse sanırım katı halimin arkasındaki çocuksu hareketlerimi farkedebilirdi.

Ama bunun için uzun bir süre beni izlemesi, gerekiyordu.

Sanki bu halim onu eğlendiriyordu.

Yüzündeki şaşkınlığı toparlayarak sertçe ona döndüm.

"Sen beni mi dikizliyorsun?"

Önüne döndü ama gülümsediğini görebiliyordum.

"Şu sinir bozucu gülümsemeni keser misin acaba?" Dedim huysuzca.

"Öyle mi? Başka emriniz var mı prenses hazretleri?"

Sırıttım.

"Çalış köle!"

Bir an durdu ve ben yüzünün kasıldığını farkettim.

Gülmeye başladı.

Ona garipçe bakarken yüzündeki muhteşem gamzeleri ortaya çıkmıştı ve evet, gülüyordu. Ne aşırıya kaçıyordu, ne de gülerken kahkahalar atıyordu. Yerinde, ne çok ne de az bir gülüştü bu.

Ve yutkunmama neden olacak kadar da çekici.

"Gerçekten, benimle böyle konuşurken hiç korkmuyor musun?" Sesinde benimle eğlenen bir tını vardı.

Ve bu eğlenen sesi duyan tek kız olduğumun farkında değildim bile.

"Neden, korkmam mı gerekiyor?"

TEHLİKELİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin