Hiç bir çocuğun yaşadıklarını dikkate aldınız mı? Hayır, sanırım almadınız. Aslında nüfusun çoğunluğu bunu yapmaz. Çocuk denildiğinde akla gelen ilk şey mutluluktur, sevinçtir, oyundur. Ya da en basitinden gülümsemek. Değil mi? Çocuklar gülüşürler. Etraflarına hep bir enerji saçarlar. Çünkü onlar çocuktur. Ciddi olamazlar ya da büyüklerin çektiği zorlukları çekmezler. Ya da bazıları çekerler. Ama ne diye bilinirler? Bir süre sonra bunu atlatarak o olaylar silsilesini unuturlar. Hayır, yanlış bildiniz.
Bir çocuk altı yaşında yaşadığı bir olayın etkisini ergenlik döneminde, yetişkinlik zamanlarında ve olgunluk aşamalarında bile taşır.Bir çocuk eğer kötü bir olay yaşamış ise, o olay onun ya beyninde bir iz olur, ya da eğer şanslıysa o olayı unutur.
Ben o şanslı çocuklardan değildim. Belki de çoğu çocuk o şanlı çocuklar arasında değillerdi. Çünkü bu olayları unutamayan çocuklar, o olayın tekrardan yaşanacağına inanırlar. Büyürler ve onlar büyürken belki de bir nebze o olayın etkisi geçer ama ta ki o olayın bir benzerine denk gelene kadar. Bu yüzden çocukların sevgiye ihtiyacı vardır. Güvende ihtiyacı vardır aksi taktirde hayatla yüzleşemezler. Ya içlerinde kendi karakterlerini kendileri oluştururlar, ya da hepten çökerler. Aslında bu, olayın ağırlığına da bağlıdır.
Bir kere kendi karakterini oluşturan çocuklar hiç bir zaman masum ve neşe dolu bir karakter oluşturmazlar. Çünkü gördükleri muamele bu değildir. Onlar da insanlara karşı katı olurlar. Aynı benim yaptığım gibi. Ve bu ya onları yalnızlığa sürükler, ya da bir yolunu bularak hayata bağlar. Ama her zaman bir tedirginlik, bir güven sorunu oluşturur. Yani her türlü o çocuk yalnızlığa mahkûmdur. Bu nedenle çocukları sevmeniz gerek. Seveceksiniz ki onlar da sizi sevsin. Siz onlara önem verin ki onlar da hayata, kendilerine önem versinler. Basit değil bu işler. Çocuk olmak hiç basit bir şey değil. Siz onlara önem vermeyerek aslında geleceğe kötü bir insan yaratmış oluyorsunuz.
Belki de gelecekte bir çok kişinin ölümüne sebep olacak o çocuk. Neden mi? Çünkü bunu siz yarattınız. O çocuğu sevmediniz, ona önem vermediniz ve sonuç olarak da bir çok kişinin ölümüne neden oldunuz.
Ben de işte bu yüzden kötüyüm. Insanlara karşı kötü oldum. Bu hep böyle devam etti. Ve sadece bir sonuca ulaşabildim. Bu hayatta sana kimse önem vermiyorsa, sen de onlara önem vermeyeceksin. Doğruyu söylemek gerekirse sadece kendimi önemsedim. Kimseyi umursamamaya çalıştım ve zamanla o karaktere dönüştüm. Insanların yaptıkları umrumda değildi. Ben sadece kendim için yaşadım. Insanlar için değil.
Yavaş yavaş bilincim açılmaya başladı. Bilincim açıldıkça vücudumun belirli yerlerinde soğuk bir şeyler hissetmeye başladım. Neler olduğunu anlamam bir kaç dakikamı almıştı. O vakit arasında bütün yaşadıklarım gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti. Baran'ın ölümü, o cenaze töreni, üç ay boyunca kendimi insanlardan soyutlaştırmam ve buraya kadar yaşadığım tüm şeyler. Ve Katiller Okulu'na ajan olarak gideceğim gerçeği. Neler olduğunu ve şu anda ne halde olduğumu anlamam için parmaklarımı oynatım.
Gözlerimi açmaya yeltendiğimde göz kapaklarım sızladı. Gözlerimi açmak istemedim. Hafiften sızlıyordu. Belki de zorlamamam gerekiyor, diye düşündüm. Ama bir an önce bu yattığım yerden çıkmak ve son halimi görmek istiyordum. Zorla da olsa bedenimi kıpırdatmayı başardım. Ve ayak parmaklarımı hafiften oynattım.
Bir kaç saniye sonra bedenimden küçük bir ürperti geçti ve o anda yattığım yerin soğuk olduğunu anladım. Gözlerimi sonunda açtığımda ilk karşılaştığım şey beyaz bir taban oldu. Gözlerim kamaşmıştı bu kadar sade bir beyazlık görmemden dolayı.
Yattığım yerden kalkmaya çalışınca bir anda vücuduma sivri bir ağrı girdi. Bir an nefes alamadım ama bir süre sonra nefesim düzene girdi. Kaşlarımı çatarak bedenime baktım. Üzerimde örtü olduğu için net göremiyordum. Örtüyü yavaşça kaldırdım ve o an çıplak olduğumu farkettim. Küfür ederek örtüyü tekrardan üzerime örttüm ve bulunduğum odaya baktım. Her yerde makinelerin, deney tüplerinin ve kapsüllerin bulunduğu bu odanın bir labaratuvar olduğu aşikârdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ OYUNLAR
Narrativa generaleBeklenmeyen bir ölüm... Acımasız, koyu yeşil gözleriyle zeki bir katil... Bir anlaşma... Ve felaketler... Abisinin esrarengiz ölümünden sonra yaşadığı tüm o çevreden uzaklaşmak uğruna bir örgütle anlaşma yapan Esin, Kayra Tekingöz olmayı göze alarak...