SÜRPRİZ -30 derece

14 4 0
                                    

Eve girdiğimde ne yapacağımı bilmiyordum. Yasak benimle bahçeye kadar gelmiş ve ardından da gitmişti.

Bu gece balo vardı.

Derin bir nefes alarak içeriye bir adım attım ve ışığı yanan salona baktım. Sadece salonun ışığı yanıyordu ve evin diğer tüm yerleri karanlık içindeydi.

"Ben geldim," dedim kısık bir sesle. Duymadıklarına eminim...
Yutkunarak içimdeki bu yabancı, dışlanmışlık hissini adeta yutmaya çalıştım. Ama bu hiç bir işe yaramadı. Koridorda öylece dikilirken beni istemediklerini düşündüm. Belki de beni beklemiyorlardı bile. Baloya tek başlarına gidecek ve bana tek bir şey söylemeden planı halledeceklerdi ya da gitmiş de olabilirler beni istemeden ve beni umursamadan.

Lanet olsun! Bu neden bu kadar umurumda ki.

Bir kaç adım attım ve bir an duraksadım.

Ardından bir adım daha.

Ve bir adım daha.

Salona doğru yürümeye başladım. Kapıya sadece bir kaç adım kala adımlarımı yavaşlattım. Girmek ile girmemek arasında kalsam da burada bir aptal gibi durmanın bir anlamı yoktu. Zaten eninde sonunda onlarla yüz yüze gelecektim.

Neden bu kadar dışlanmış hissetmek zorundaydım?

Ya da... artık kabul edilmemek bu kadar kötü olmamalıydı.

Boğazımı temizleyerek cesaretimi toparladım. Hayır, ben hiç bir zaman duygulara yenilmemiştim. Yenilmemeliydim.

"Kir-" daha kelimeyi tamamlayamadan duvardaki bir not gözüme ilişti. Kaşlarım çatılırken nota bir kaç adım daha yaklaştım ve gözlerimi kısarak okumaya başladım.

"Salona git."

"Ne?"

Notu yapıştırıldığı yerden çıkararak daha dikkatli baktım ve bu karman çorman yazının kime ait olduğunu çıkaramadım. İkisinin de yazılarını bilmiyordum çünkü.
Salona doğru ilerlediğimde bir kaç tıkırtı sesi kulağıma ilişti. Kaşlarım çatık bir şekilde salona girdiğim an karanlığın yoğunluğundan tek bir şey bile göremiyordum.

"Kira? Batuhan?" Seslenirken salonda göz gezdiriyordum ama hareket eden hiç bir şeye denk gelmedim. Sağ elimi kaldırdım ve duvarı yoklamaya başladım. Garipti, bu gece balonun olduğunu biliyorlardı ve yoğun bir plan yapmamız gerektiğini de ama şu karşılaştığım notlar pek de hoşuma gitmemişti.

Acaba baloya tek gideceklerini mi ima etmeye çalışıyorlardı?

Kafamdan bu olumsuz düşünceleri atmaya çalışıyordum ama geçmişte yaşadığım haksızlıklar bana bunun olası olduğunu hissettiriyordu ve ben bu duygudan kurtulamıyordum. Ya beni ektilerse?  O zaman yapacak bir şeyim kalıyor muydu, beni istemedikleri ve heleki yıllardır bu görevde oldukları için her halde bir şey yapamazdım. Çünkü en çok da istenmediğim yerlerden kaçardım ve onlar beni istemiyorlardı. Elimi duvarda daha hızlı gezdirirken hissettiğim sert yüzey ile salon aydınlandı.
Gözlerim bir süre ani ışığa karşı kamaştı. Salonu incelerken televizyona yapıştırılmış bir not farkettim. Elimdeki nota bakarken ikisinin de aynı el yazısıyla yazıldığını anladım. Nota doğru ilerledim ve notu elime alarak üstünde yazılanları okumaya başladım.

"Mutfağa git."

Oflayarak nota baktığımda arkamda bir çatırtı sesi duydum ve hızla arkamı döndüm.

Yerde küçük bir oyuncak ayı vardı.

Dikkatlice ona bakarken gülümsedim. Oyuncak ayının rengi maviydi.
En nefret ettiğim renkti ve bu ayıyı Kira'nın seçtiğinde yemin edebilirdim. Çünkü Kira maviye bayılırdı. Benim hangi rengi daha çok sevdiğimi bilmedikleri için Kira kendi zevkine göre almıştı. Ayıyı yerden aldım ve karnına karman çorman bir el yazısıyla yazılmış olan renkli nota baktım.

TEHLİKELİ OYUNLAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin