"Ne yani şimdi benim kızıma mı aşık?"
Aradan neredeyse on dört yıl geçmişti. Minho ve Jisung için zaman o kadar çabuk geçmişti ki göz açıp kapayıncaya kadar minik oğulları büyümüş, kızlarının ise bir nişanlısı olmuştu.
İkisi de bu durumu kabullenmek istemiyordu. Çocukları hala onlara göre küçüktü ve öyle de kalacaklardı. Özellikle Minho için Yujin her daim o altı yaşındaki minik kız olarak kalmaya devam edecekti.
"Baba, bunu neredeyse onuncu kez açıklıyorum sana." demişti Yujin, babasının ısrarla aynı soruyu tekrarlamasına aldırmamış ve onun kıskanmış haline kıkırdamıştı. "Evet bana aşık ve yine evet, yakın bir zamanda da evleneceğiz."
"Ben kabullenmiyorum. Altı yaşındaki kızımı kimseye vermem."
Yeonhwa, babasının dediği ile beraber gözlerini devirmiş ve biraz daha ablasına sokulmuştu. Babaları kıskandıklarını belli eder ve bu şekilde dile getirirlerdi ama o bunu yapamazdı. Ablasını kıracağından korktuğu için çoğunlukla hep susmuştu.
Bu geçen yıllarda ilk atağını geçirdiğini hatırlamıştı o an. Ablasıyla ilk defa kalabalık bir yere, tanımadığı kişilerin arasına çıkmışlardı. Bir arkadaşına bir şey anlattığında aldığı karşılık onun ilk atağını yaşamasına sebep olmuştu.
O günden sonra bir daha tanımadığı kişilerin yanında durmamıştı Yeonhwa, bir de ablasının yanından ayrılmamıştı.
"Nişan günü kafamı ısırmıştın, vermek istemediğini oradan anladık zaten Lee adam."
Oğlunun konuşması ile beraber bakışları bu sefer onu bulmuştu. Minik oğlu ablasının yanından bir an olsun ayrılmamıştı. Bu duruma gülümsemiş ve her zamanki gibi bir baba-oğul atışmasını başlatmıştı.
"Sen yalancısın. Ne ara kafanı ısırdım?"
"Yüzükleri takarken?" demişti oğlu. Ablasına sarılmayı bırakmış ve bedenini tamamen babasına döndürmüştü. "O çocuk sonra ablama sarıldığında en son beni boğazlamaya çalışıyordun."
Jisung duydukları ile birlikte şaşkın ve sinirli bir şekilde eşine dönmüştü. Eşinin mahçup ve gergin gülümsemesi ile oğlunun dediklerinin doğru olduğunu anlamıştı.
İkisinin bu tartışmalarına alışmıştı Jisung. Minho evde olduğu zamanlar oğluyla tartışmadan duramazdı. Bu onların anlaşma şekli, diye düşünmüştü hep. Bir yandan da eşinin oğullarına ne kadar düşkün olduğunu biliyordu.
"Oğlumu boğmaya çalışmayacaksın bir daha Lee Minho."
"Ama hayatım-"
"Duydun, Lee Jisung hazretleri bile beni koruyor Lee adamı."
Yujin ailesinin bu küçük konuşmasını susarak izlemeyi seçmişti. Yüzündeki duygu dolu gülümseme ile birlikte izliyordu onları. Her ne kadar evlenecek olsa bile ailesini yalnız bırakmak istemiyordu. Babasıyla kardeşini ayıracak biri olmayacaktı, Jisung'a ev işlerinde yardım eden biri olmayacaktı, Yeonhwa'yı okula bırakıp gelen ve onunla ilgilenen biri olmayacaktı, Minho'nun her gece saçlarını okşayacağı prensesi olmayacaktı.
Aklına gelen düşünceler ile gözlerinin yandığını hissetmişti Yujin. Ardından yavaş yavaş gözleri dolmuş, tutamadığı gözyaşları yanağından akmaya başlamıştı. Kendisini tutamamış ve ağlamaya başlamıştı.
Minho kızının ağladığını fark edince susmuş ve direkt kızının yanına geçmişti. Ona göre hala minik olan kızını kolları arasına almış, kısa siyah tutumları okşayarak saçlarından öpmüştü. Bu süre içinde ise Jisung ve Yeonhwa da bu sarılmaya dahil olmuştu.
"Ben sizden ayrı yaşamak istemiyorum." demişti Yujin, ağladığından dolayı ne dediği belli olmasa bile ailesi onu anlamıştı. "Siz olmadan ne yapacağım ben orada?"
"Biz her zaman burada olacağız bebeğim, Minho baban da ben de kardeşin de hep yanında olacağız."
"Hem ben arada seni ziyarete gelirim, abla. Yanınızda kalırım, seni yalnız bırakmam ki."
"Direkt bunu bitirip çocuğu fritöze atabiliriz." demişti Minho. Eşinin bakışlarını gördüğü zaman ise durumu toparlamaya çalışmıştı. "Yani, şey... Biz ailen olarak her zaman yanında olacağız prensesim. Sen her ne kadar evlensen bile bizim için her zaman o altı yaşındaki prenses olarak kalacaksın, o yüzden rahat bırakmayız seni."
Yujin duydukları ile beraber biraz bile olsa sakinleşmiş ve gülümsemişti. Gözlerinden akmaya devam eden yaşları silmeye başladığında babasının yüzüne bakmıştı. O an babasının bile gözlerinin dolduğunu ama bunu belli etmediğini fark etmişti.
Annesi onu doğduğu an bırakıp başka birine gitmişti, babası o ilk altı yıl boyunca babasının kalbindeki o acıya ve her gece acıdan dolayı ağladığına şahit olmuştu. Bu konuda başta üzülse bile, sonradan hayatlarına giren Jisung bu durumu tamamen değiştirmişti.
Jisung ilk başta babasının yaralarını sarmış ve ona unutmak istediği duyguyu tekrar yaşatmıştı. Yujin içinse Jisung; bir anne, bir baba, bir arkadaş olmuştu. O yüzden Jisung onlar için apayrı biriydi.
Aralarına sonradan dahil olan Yeonhwa ise bu üçlünün kısa sürede her şeyi olmuştu. İkiliye baba olma deneyemini yaşatmış, Yujin'e ise bir sırdaş olmuştu. Aynı zamanda ona abla olmanın güzel bir şey olduğunu öğretmişti.
Lee ailesi birbirine düşkün bir aileydi. Aile üyelerinden birine bir şey olursa hepsine olmuş demekti. Ve Minho, ailesini korumak adına her şeyi yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dad •Minsung
Fanfiction"Ben sadece... Kızım ile ilgilenmeni istiyorum." 『Lee Minho + Han Jisung』
