↬Twenty-Fifth [Final]

8.8K 875 750
                                    

"Hala inanamıyorum..."

Küçük olan koltukta büyüğünün göğsüne yaslanıp konuşurken bir yandan da karnının üstünde olan elleri ile oynuyordu. Oynamayı bırakmış, ellerini tuttuktan sonra açık olan televizyona bakmaya başlamıştı.

Büyük olan ise, kolları arasında olan bedene bakmıştı. Gülümsediğini görünce kendisi de gülümsemiş, başını küçüğün omzuna koyarak televizyonu izlemeye başlamıştı. Daha doğrusu, kendisini buna zorlamıştı.

"Şaka gibi geliyor," demişti büyük olan, mırıldanmaya başlarken. "Aklıma bile gelmezdi bunların olacağı."

Büyüğün konuşması ile beraber kıkırdamaya başlamıştı küçük olan. Duvardaki saate bakmış, ondan sonra da kızlarının odasına doğru bakmıştı. Minik bedenin uyanmasına az kaldığını fark edince kolları arasında olduğu bedene bakmıştı.

Rahatını bozup buradan çıkmak istemezdi aslında. Geldiğinden beri buranın keyfini rahat bir şekilde sürmek istemiş, şu an ise o isteğini gerçekleştiriyordu.

Küçüğün hareketleri ile beraber büyük olan sessiz bir şekilde gülmüş ve ensesine minik bir buse bırakmıştı. Sonra kapının açıldığını fark etmiş, elinde tuttuğu ayıcık ile beraber içeriye gelen kızlarına bakmıştı gülümseyerek.

Minik beden ise, onları birbirlerine sarılır bir şekilde görünce dudaklarını büzmüş, babalarının yanına giderek koltuğa çıkmıştı. Elinde tuttuğu oyuncağa sıkı bir şekilde sarılmış ikisine bakıyordu.

"Bensiz bensiz sarılıyorsunuz," demişti tatlı bir ses tonu ile beraber küçük kız. Bir yandan da ona gülümseyerek bakan iki babasına bakıyordu. "Olmaz ki böyle, ben de sarılmak istiyorum!"

Kızlarının konuşması ile beraber ikisi de gülmüştü. Büyük olan ellerini çekmiş, küçük olan ise kollarını açmıştı. Minik beden, babasının kollarını açması ile beraber gülümsemiş ve kolları arasına girerek babasının kucağına oturmuş, sırtını ise onun göğsüne yaslamıştı.

Küçük olan bu sefer kollarını kızının canını acıtmayacak şekilde onun bedenine sarmıştı. Büyük olan da kollarını ikisine sarmış, üçü de bu şekilde oturmaya başlamıştı. Küçük beden, oyuncağını elinden bırakmadan babalarına bakmış, sonra da gülmeye başlamıştı.

"Babam bizi koruyan en dıştaki kişi, ve en güçlümüz! Jisungie ise beni koruyor, bir yandan babama destek oluyor. Ben ise en küçüğünüz olarak Nono'yu koruyorum!"

Küçük kızın dedikleri ile beraber ikisi tekrar kahkaha atmıştı. Gülmeye başlayan babaları ile beraber minik beden de gülmeye başlamıştı. Üçü de sakinleştiği zaman, küçük olan kızının saçlarına minik bir öpücük bırakmıştı.

İş niyetine başlayan hikayelerine sevgi eklenmişti. Karşılıklı olan sevgi beraber paylaşılmış, ruhları tamamlanmıştı. İkisi de, artık tamamlanmış gibi hissediyordu.

Çünkü Lee Minho, gerçek ruh eşi olan Han Jisung'ı bulmuştu. Bir daha ayrılmamak üzere beraber olmaya başlayacaklardı.

---
Bu kitabı bu şekilde bitirmek kendime verdiğim en kötü hediye :'3
Evet, bitti....

Dad •MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin