"Bak, bundan da denemelisin. Tadı çok güzeldir."
Büyük olan, karşısındaki küçük olana bir tabağı göstermişti. Sonra da ona bakarak konuşmuştu.
Küçük olan ise, ağzındaki yiyecekler ile beraber tamamen sincaba benzemişti bu şekilde. Onun bu haline gülmeye başlayan büyük, biraz fazla gülmüş olmalıydı ki küçük olan kızgın bir şekilde kendisine bakıyordu.
Ne yapabilirdi, şu durumdayken karşısındaki küçük olanı ciddiye bile alamamıştı.
"Neden gülüyorsun," demişti küçük olan. Ciddi bir şekilde bakıyordu büyük olana. "Komik bir şey mi var? Hepsini ağzıma tıkan sensin."
Büyük olan, cebindeki telefonunu çıkarmış ve kamerasını açarak karşısındaki bedene tutmuştu.
Küçük olan, yüzünü görmesi ile beraber ister istemez gülmeye başlamıştı. Onun gülmesi ile beraber büyük, kıkırdamış ve telefonunu kapatarak tekrar cebine koymuştu.
Yemekleri bittikten sonra bir süre daha oturmuşlardı. Bu sırada ise sıcak içecek söylemiş, onları içerken bir yandan da kendilerinden bahsetmişlerdi.
Mesela küçük olan, karşısındaki büyüğünün hayat hikayesini öğrenmişti. Kızının aslında olmaması gereken bir zamanda doğduğunu ve eski sevgilisinin onları beraber bırakıp çekip gittiğini öğrenmişti. Ve ister istemez sinirlenmeye başlamıştı.
"Neden böyle yaptı ki," demişti sinirli bir şekilde. Bir yandan da elindeki bardağı çevirip duruyordu. "Hiç mi size acımadı? Veya hiç mi seni sevmedi?"
Minho, karşısındaki bedenin sinirlendiğini anladığında sakin bir şekilde gülümsemişti. Önceden bu konu açılsa kendisini kötü hisseder, bir süre toparlanmazdı. Sürekli kızından gizli olarak ağlar ve belki depresyona bile girerdi.
Ama şimdi ise, bunlar kendisine fayda etmiyordu. Karşısındaki beden olunca, üzülmenin bir faydası olmayacağını fark etmişti.
"Aslında sevmişti. Başta ben de neden gitti diye sorguladım, kızımı bırakmayı bile düşündüm biliyor musun? Ama sonra, kendimi toparladım. Büyütmem gereken bir kızım var, onun ne yaptığı veya neden gittiği umurumda değil artık. Sadece kızıma ve kendi hayatıma odaklandım."
Büyüğünden aldığı cevap ile beraber başını sallamıştı Jisung. Biraz olsun sakinleştiğini hissetmiş, yüzünde minik bir gülümseme oluşmuştu. Bu gülümsemeyi görmesi ile beraber büyük olan da gülümsemişti.
Aklına gelen soru ile beraber karşısındaki beden ile göz teması kurmuştu. Meraklı bir şekilse ona bakarken, bir yandan da aklına takılan soruyu dile getirmişti.
"Sen ev bulabildin mi? Ev arkadaşların ne yaptı?"
Üst üste gelen soru ile beraber bakışlarını çekmiş, başını öne eğmişti küçük olan. Bu konuya bir açıklık gelse bile, cevabını veremeyecek gibi hissediyordu.
Karşısındaki bedene kendisini küçük düşürmek istemiyordu çünkü. Bir ev bulamadığı için gidecek bir yerinin olmadığını ona aniden söyleyemezdi.
"Aslında..." demişti mırıldanarak. Elinde tuttuğu bardak ile oynamaya devam ediyordu. "Chan hyung, Jeongin ile kalacak o evde. Changbin hyung ise Felix ile ayrı bir eve çıktılar. Seungmin ve Hyunjin ise, Seungmin'in evinde kalıyorlar. Bir benim gidecek yerim yok."
Büyük olan, karşısındaki bedenin cevabını vermesi ile beraber yüzündeki gülümsemenin düşmesine izin vermişti. Küçük olan başını kaldırmazken bir süre düşünmüştü.
Aynı tekfi tekrar yapacaktı. Bu sefer kabul etmesini umdu içinden. Kabul ederse hem sabahları çok erken kalkmayacak, hem de aynı evde onunla beraber vakit geçirebilecekti.
"Peki, benimle kalmaya ne dersin? Teklifim geçerli."
Küçük olan, başını kaldırıp büyük llana bakmıştı tekrar. Göz teması kurduğunda ise, siyah kürelerin bir mutluluk ile parladığını görmüş, ister istemez gülümsemişti.
Teklifi bu sefer kabul etmeyi düşünürken, düşüncelerinin ağzından çıkmasına engel olamamıştı.
"Evet, seninle kalmak isterim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dad •Minsung
Fanfiction"Ben sadece... Kızım ile ilgilenmeni istiyorum." 『Lee Minho + Han Jisung』