↬Fourteenth

10.4K 1.2K 2K
                                    

"Bebeğim!"

İkili, küçük olanın eşyalarını aldıktan sonra evlerine geçmiş, ondan sonra da beraber eşyaları yerleştirmeyi halletmişlerdi. Küçük olan üstünü giyinirken, büyük olan da salona geçmiş ve kızı ile konuşmaya başlamıştı.

Kızını o kadar çok özlemişti ki, bunu kelimelerle anlatamazdı siyah saçlı olan.

"Baba," demişti minik kız, ses tonundan mutlu olduğu belli olacak şekilde. "Seni çok özledim!"

Minho, kızının telefonundaki görüntüsü ile beraber gülümsemeye başlamıştı. Bir elini kalp yaparak ekrana doğru uzattığı vakit, küçük kızdan minik bir kahkaha sesi duymuştu.

Elini çektiği zaman küçük kızı da minik elleriyle kalp yapmış, ekrana doğru uzatmıştı babasının göreceği bir şekilde. Babası, kızının yaptığı kalbe karşılık kıkırdamış ve konuşmaya başlamıştı tekrar.

"Biz de seni özledik, bebeğim."

Küçük kız, babasının dediği cümle ile beraber bir süre sadece babasına bakmıştı soru sorar bir şekilde. İkili sessiz olduğu vakit büyük olan fazla belli olmayacak şekilde salona giren bedene bakmış ve bir elini uzatarak yanına gelmesini istemişti.

Bu haberi kızına vermek istiyordu ve bu yüzden heyecanlıydı da.

"Baba, biz derken ne demek istedin? Sen şu an evde tek başına değil misin?"

Büyük olan gülümsemiş ve kızının sorusuna başını iki yana sallayarak olumsuz cevap vermişti. Ondan sonra ise konuşmuştu tekrar.

"Bak bebeğim," demişti yanına oturan küçüğü biraz daha kendisine doğru çekerek. "Yanımda kim var."

"Jisungie!"

Küçük kızın sevinçli bir şekilde ismini seslenmesi ile beraber küçük olan mavi hırkasının şapkasını çıkarmış, gülerek ekrana bakmaya başlamıştı. Küçük kıza hafif bir şekilde el sallamaya başlamıştı.

"Merhaba küçük prenses."

Büyük olan, gülümseyerek hem yanındaki bedene hem de kızına bakmaya başlamıştı. İkilinin bu sevimli karşılaşmaları karşısında gülümserken, fazla baktığını hissetmiş ve kızına dönmüştü tekrar.

Küçük kız ise ekrana biraz daha yaklaşmıştı babasının bakışlarını görmek için. Biliyordu ki küçük olan babasının yanına boşu boşuna gelmiş olamazdı.

"Sana bir haberim var bebeğim," demişti babası, bir kolunu da yanında oturan bedenin beline sarmış ve telefonu ikisinin ekranda görülebileceği şekilde tutmuştu. Küçük olan, belinde hissettiği el ile beraber utanmamak için kendisi ile savaş verirken büyük olan çoktan konuşmaya başlamıştı. "Artık Jisungie bizimle beraber kalacak."

Küçük kız, duydukları ile beraber bir süre ekrana bakmıştı şaşkınca. Sonra başını kaldırıp odada bir yere bakmış, başını iki yana sallayarak tekrar telefona dönmüştü.

"Çok sevindim baba!" demişti sevinçli bir ses tonu ile. Sonra tekrar başını kaldırmış, birkaç saniye sonra bakışları tekrar onlara bakan ikiliye gelmişti. "Ama babaannem telefona seni istiyor. O yüzden kapatmalıyım."

"Tamam bebeğim, üzme onları."

Küçük kız babasının dediğinden sonra başını olumlu anlamda sallamış, görüntülü aramayı sonlandırdıktan sonra büyük olan kolunu indirmişti. Endişeli bir şekilde telefona bakarken, küçük olan da ona bakmıştı.

Neden bilmiyordu ama, başını omzuna koymak istemişti aniden. Ve istediğini yapmıştı da.

Omzuna koyulan baş ile beraber hafif bir şekilde o tarafa dönmüştü Minho. Yanındaki bedenin yüzüne bakmış, gülümsediğini gördüğü zaman kendisi de gülümsemişti.

Telefonunun çalması ile beraber pozisyonlarını bozmamış, telefonu açtıktan sonra konuşmaya başlamıştı.

"Efendim anne," demişti sakin bir şekilde. Bir yandan da küçük olanın belinde olan eline bakmıştı. "Bir sorun mu var?"

"O yanındaki çocuk kim?"

Küçük olan duyduğu soru ile beraber başını kaldırıp büyük olana bakmıştı. Büyük olan da ona bakmış, gülümseyerek başını nazikçe tekrar omzuna koymuştu. Bir yandan da bir eliyle kahverengi saçları okşamaya başlamıştı.

"Hatırladığım kadarıyla bana fazla karışmayacağını söylemiştin."

Büyük olanın annesi, oğlunun söylediği cümle ile beraber derin bir şekilde nefes alıp vermişti. Ona karışmayacağını söylediğini biliyordu ama, yanındaki çocuğun kim olduğu hakkında ne oğlu bir şey söylemişti ne de torunu bir şey demişti.

"Bu sefer karışmalıyım. O yanındaki çocuk kim Minho."

Annesinin itirazı ile beraber sıkıntıyla nefes alıp vermişti büyük olan. Omzunda yatan küçüğü ise konuşmaları duyuyor, yapacak veya diyecek bir şey düşünüyordu kendi kendine.

Bu kadar zor durumda bıraktığını bilseydi, belki de kalmayı seçmezdi.

"Anne," demişti büyük olan. Küçük olana bakmış, gülümseyerek karnının üstünde olan ellerinden birini tutmuştu. "O Han Jisung, hem kızıma bakıyor, hem de benimle ilgileniyor."

Annesi, duyduğu cümleden sonra biraz olsun şaşırırken, yanında oyun oynayan minik bedene bakmıştı. Kızın bahsettiği bakıcısının o çocuk olduğunu öğrendikten sonra kendi kendine gülümsemişti. 

Ama, istediği cevabı alamamıştı.

"Seninle ilgileniyor derken?"

Büyük olan, annesinin itirazlarından sıkıldıktan sonra bir süre ne diyeceğini düşünmüştü. O ara Jisung ise doğrulmuş, büyüğünün elinden telefonu alarak kendisi konuşmaya başlamıştı.

Bu süre içerisinde de büyüğüne bakmayı ihmal etmemişti.

"Endişelenmeyin efendim, oğlunuza ve torununuza gayet iyi bir şekilde bakıyor ve onlara sevgi veriyorum."

Dad •MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin