Sanırım aşığım(!)

4.1K 77 6
                                    

Kapının önünde ters duran terliklerini ayaklarının ucuyla düzeltip giydi. Toprak yolda ayaklarını sürükleyerek bahçe kapısına doğru yürüdü. Saçlarını sıkan tokayı çıkartıp bileğine taktı. Hafif ağrıyan başına parmak uçlarıyla hafif masajlar yapıp mavi saçlarını esen hafif rüzgarda savurdu.

"Hey! Mavi fırtına!!" Arkasından duyduğu tok ses ile durakladı. Suratında oluşan ufak gülümseme ile seslendi:

"Dondurmamı getirmediysen hiç gelme!"

Arkasındaki genç adam aralarındaki mesafeyi kocaman iki adımda kapatıp yanına geldi. Elindeki dondurmayı genç kıza verirken söylendi. "Artık rüşvetini isterken de çekinmiyorsun demek."

Genç kız dondurmaya gülen gözleriyle bakıp hemen ambalajını çıkarttı. Soğuk karamelli dondurmaya heyecanla bakıp ambalajı genç adama geri verdi. "Dondurma diye rüşvet mi olur!"

Genç adam ambalajı sol eline alıp sağ elini kızın omzuna attı. "Nasıl geçti günün?" Toprak yolda sadece kendi adım sesleri vardı. Hafif bulutlu gökyüzü, yine de görünen parlak yıldızlar.. Uzaklardan gelen köpek sesleri, yakınlardan gelen Ağustos böceklerinin sesleri. Köye huzur hakimdi ya da bu iki gence. Aralarındaki huzuru elleriyle hissedebileceğini düşündü genç kız bir an.

"Güzeldi. Anneannemi özledim. Nöbet çıkışı da olsa geleyim dedim."

"İyi yaptın. Seni özlüyor.."

"Dedemden sonra çok yalnız kaldı. Evdeki işler için yengem geliyorum diyor ama kendisini yine de çok yoruyor."

"Kafasını dağıtmak istiyor Hatice teyze. Beni gördüğünde de senden bahsediyor hep." Genç adam yeşil gözlerini kıza çevirdi. Saçından yayılan koku ister istemez burnuna dolunca elini kolundan çekti. Fazla mı yakınlaşmıştı bir anda? Bu kız hep böyle mi kokuyordu yoksa?

"Sen olduğun için gözüm arkada değil. Bir şey olsa ben gelene kadar sen halledersin, biliyorum." Genç kız dondurmasının son lokmasını da ağzına atıp afiyetle yuttu. Ellerindeki kırıntıları silkeleyip şortunun cebine koydu. Yerdeki taşlara ayaklarıyla ufak tekmeler attı.

"Ben her zaman buradayım, biliyorsun." Dedi bir yandan da içindeki karmaşık duyguları hizaya sokmaya çalışıyordu. Kendi duygularını tanıyamayacak bir adam olmamıştı hiçbir zaman. Ama son zamanlarda kalbini ve aklını rahatsız eden duygularına bir isim vermek istemiyordu. Bir isim verirse arkasından gitmesi de gerekecekti. Ve bu işin sonunu göremiyordu..

"Biliyorum biliyorum da.. Anneannem de eskisi bi değil. Tayinim yakına çıktı bir şekilde de ilerde başka yere gidersem ya da ne bileyim evlenirsem nolacak?" dedi, genç adamla konuşur gibi değil de kendi kendine söylenir gibiydi genç kadın. Karşısındaki adamın karnından kalbine doğru tırmanan gerginliği fark etmemişti tabiki.. Devam etti konuşmasına: "Bugün yemekte de dedi yine. Evlenmeyecek misin diye. Kaç yaşına geldim Mete. Artık o kadar itici gelmiyor bu fikir. Şehirde tek yaşıyorum ve tek yaşamak ömürlük yapılacak bir şey değilmiş."

Köyün manzarasına hakim olan köşeye geldiklerinde genç kız manzarasına hiçbir yeri değişmeyeceği salıncağa geçti. Esen hafif rüzgar saçlarındaki kıvırcıkların arasından geçerken dertlerini anlatmaya devam etti. İçi çok dolmuştu ve genç adamın yeşil gözlerindeki endişe parıltılarını göremeyecek kadar kendi derdine dalmıştı.

"Bizim köye ziyaret yapan doktor var ya. Onun bir tanıdığı varmış. Evlenmek istiyormuş. Anneannem çok zor beğenir bilirsin. Bu çocuğu beğenmiş. Bir görüşsen olmaz mı dedi."

"OLMAZ!" Gereğinden fazla yüksek ve tok çıkan sesi karşısındaki kızı haddinden fazla korkutmuştu ama bu durum Metehan'ı da korkutmuştu. Ne diye bağırmıştı ki şimdi?

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin