İki deli aşık kafalar karışık

217 12 0
                                    




Kış bir ömür devam edecek ve hiç bitmeyecek gibiydi. Yoğun bir şekilde yağan kar tanelerini atkısının gizlediği gözleriyle izliyordu Metehan. Havanın ne kadar soğuk olduğu, canının ne kadar sıkkın olduğu çok bir şey ifade etmiyordu muhtemelen çünkü sabahın köründe içtima alanına çıkardığı askerlerin karşısında dimdik bir şekilde duruyordu.

Emrindeki askerler komutanlarının canının neye sıkıldığını bilmeseler de içlerinden gerekli gördükleri cümleler ile onu anıyorlardı. Zira dört gündür analarından emdikleri süt burunlarından gelmişti. Metehan durmak bilmeden eğitim yapıyor, kendini de boş bırakmayıp tüm eğitim boyunca onlarla koşturuyordu.

Gökhan kafasına taktığı şapkası ve kabanının cebine sıkıştırdığı elleri ile paytak paytak koşarak geldi karakolun bahçesine. Aklından zoru olduğuna inandığı arkadaşına yargılayıcı bakışları ile baktı bir süre.

"Gökhan çek o gözlerini üstümden!" diyip askerlere dönüp gür sesiyle işkencelerinin başladığını haber verdi. "Koşuya başla asker!!"

Emrini duyar duymaz tüm askerler uygun adım koşmaya başladılar atkıları ve bereleri kafalarındaydı hepsinin ama yoğun kar altında çoktan bembeyaz olmuştu.

"Devrem, sana tek bir sorum var."

"Sorma." diye hızlıca yanıtladı Metehan.

"Delirdin mi sonunda? Çocuklar ölecekler kaç gündür canlarına okudun!" dedi Gökhan dediğini umursamadığını gösterir bir şekilde.

"Biraz yorulsalar ölmezler, genç adamlar."

Gökhan suratına doğru gelen kar tanelerini eliyle siper edip konuşmasına devam etti. "Biraz dediğin dün dümdüz karın üzerinde şınav çektirmişsin! Elleri parçalanmış hepsinin!!"

Metehan çözülmüş botunun bağcığını bağlarken omuz silkti. Böyle zor şartlar ile geliştirirlerdi kendilerini. Gökhan'a cevap vermeyi bırakmıştı aslında ama bu genç adamı durdurmadı.

"Noldu yengeyle mi atıştınız? Abisi gelmiş diye duydum köye. Pek tekin bir herife benzemiyor, bir şey mi yaptı kıza?"

"Ne yapabilir o sikik!" diyip mırıldandı küfürlerini Metehan.

"Ne o zaman canını sıkan? Mihrimah mı bir şey yaptı, söyle de çözelim. Yoksa geriye tabur falan kalmayacak hepsini sikip atacaksın!!"

Metehan elindeki termostan sıcak bir yudum daha kahve alıp Gökhan'ın kucağına ittirdi termosu.

"Dedikoducu teyzeler gibi peşimde dolaşmayı bırak da kendi öfkenin nedenini çöz önce sen."

Gökhan söylenen sözlere kaşlarını çatıp cevap verdi. "Neymiş benim öfkemin nedeni? Hem ben öfkeli değilim ki amk!"

"Normalde bu kadar küfür asla etmezsin sen, noldu Güllü posta mı koydu? Ondan mı bu sinir?"

"Ya ne yapacak o püsküllü hemşire bana!" diye yükseldi bir anda. "Hem banane ondan, ısırgan delinin teki."

Metehan koşmasına başlamadan önce yandan bir gülüş attı. Ve son sözünü söyledikten sonra uzun adımlarıyla koşuya başladı.

"Bence sen o kadar da emin olma!"








&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&








Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin