Kamp -2

825 46 13
                                    

Çok içime sinen bir bölüm oldu. İyi okumalar diliyorum herkese ve kendime, zira dönüp dolaşıp tekrar okuyorum 💚 Seventeen'in tatlı ponçik şarkısı campfire da şarkı önerimiz olsun 💚


Daldığı çok da derin olmayan uykusundan hafif üşümeyle uyandı genç kız. Gözlerini zorlukla açıp etrafına bakındı. Ufak çadır dışarda esen rüzgarın etkisiyle sallanıyordu. Yattığı yerden doğruldu ve sırtını açık bırakan uyku tulumuna titreyerek sarıldı. Soğukta uyumak midesini bulandırmıştı. Fazla hassas olan bünyesine içinden saydırdı. Uyku tulumundan hızlıca kurtulup çadırın dışına çıktı. Soğuk rüzgar saçlarını sertçe savurup suratına çarptı. Ayakkabılarını giyip koşarak ormanın iç tarafına doğru ilerledi.

Çömelip midesindekileri çıkartırken saçlarını tutmaya çalışıyordu bir yandan.  Genç kızın çadırdan çıktığını fark eden Mete ise arkasından seslendi ama duyuramadı sesini. Büyük adımlarla yanına gittiğinde genç kız öğürmelerinin arasında gitmesini işaret etti. Bu halde kimseye görünmek istemiyordu.

"Git burdan!"

Mete genç kızı duymamış gibi yanına çömeldi ve yüzüne gelip onu rahatsız eden saçları ensesinde topladı.

"Gitmiyorum bir yere."

Mihrimah biraz daha rahatladığında ayağa kalktı. Eline ne zaman tutuşturulduğunu fark etmediği su şişesinden bir kaç yudum su aldı. Mete saçlarını bırakıp koluna girdi ve genç kızı yönlendirdi. Kamp ateşinin etrafına koyduğu kütüklere oturttu. Genç kızın üşüdüğünü titreyen çenesiyle fark etmişti çoktan. Parkasını üstünden seri hareketlerle çıkartıp omzuna koydu. İtiraz edecek gibi olan kıza bakıp "Sakın!" dedi.

"Sen üşüyeceksin ama."

"Senin kadar üşümem."

Sönmek üzere olan ateşe bir kaç odun atıp harladı. Çantasının içindeki termosu çıkardı ve içindeki sıcak çayı bardağa doldurdu. Genç kızın eline tutuşturdu. "İç hadi."

Mihrimah'ın minnet dolu bakışları genç adamın üstünde gezindi. Soğuk hava hiç etkilemiyormuş gibi rüzgarda savrulan dağınık saçları üniformasının zorlukla sardığı geniş omzu ve uzun bacakları ile okuduğu roman karakterlerine benziyordu karşısındaki adam. Uzattığı çayı soğuk ve titreyen ellerine aldı. Dudaklarına götürüp bir yudum aldı. Bardaktan çıkan duman havaya dağıldı. Parmaklarını ısınması için bardağın etrafında sardı. Önüne oturdukları ateş etraflarını yavaş yavaş ısıtmaya başlarken bir süre sessizce durup ateşi izlediler. Bardağı biterken kendine daha çok geldiğini hissediyordu Mihrimah. Yanındaki adama kaçamak bakışlarla baktı tekrardan.

Dirseklerini dizlerine koymuş sanki gecenin körü değilmiş gibi dinç ve dik bir şekilde duruyordu. Vücuduyla yorgunluğunu saklasa da gözlerinin altında bitkinliğinin izleri vardı.

"Teşekkür ederim." diyen genç kızın kısık sesi ile ona doğru döndü Mete. Yeşil gözleri şefkatle gezindi üzerinde.

"Daha iyi misin?"

"Evet." dedi ısınan vücudu ve durulan midesi ile. Biraz daha açıklama yapması gerekiyor gibi hissediyordu. "Sırtım açılmış uyurken. Gece üşüyünce hemen midem bozulur."

Bakışlarını genç adamın onu ilgiyle dinleyen bakışlarından koparıp ateşin renkle dans eden dalgalarına yöneltti. "Fazla hassas midem."

"Alışık değilsin dışarıda kalmaya. Çok normal."

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin