Güllü, yün yorgan, tripli Gökhan

344 20 1
                                    



Güllü'nün bakış açısı:

Metehan Yüzbaşıyı dinlenmek için odada bırakıp salona geçtiğimizde etrafa karanlık çökmüş salondaki soba ise çoktan sönmüştü. Etrafı saran serinlik daha fazla artmadan sobayı yakmak için harekete geçmeliydim.

"Doktor Bey, siz oturun ben geliyorum."

Yavuz arkamdan "Nereye?" diye seslenince ise botlarımı giyerken yanıtladım. "Odun almaya!"

Yavuz Bey onaylar şekilde başını salladı. Botlarımı hızlıca ayağıma geçirip bahçede Hatice ninenin odunları sakladığı tarafa doğru ilerledim. Arkamdan gelen adım seslerini duysam da hızımı kesmeyip devam ettim.

"Hemşire Hanım, bekleyin biraz." diyip yanıma kocaman attığı iki adım ile geldi. "Atom karınca mısınız mübarek hızlı hızlı."

Odunları kucağımda toplarken suratına baktım bir kez ve sordum. "Hayırdır 'siz'li konuşmaya başlamışsınız Yüzbaşı?"

Kucağımda taşıyabileceğimden fazla sayıda aldığım odunlara bakarken konuştu. "Öyle hızlı iğne yapmanız beni biraz şaşırttı. Hemşirelere saygım büyük sonuçta." diyip abartılı bir reverans yaptı. Dudaklarımdan kaçan hafif kıkırtıya engel olamazken kucağımdaki odunları sıkı sıkı tuttum. Atacağım adımları bile görmeme engel olacak miktarda odunu 'taşırım ne var ki!' enerjisiyle yüklenmiştim yine.

"Koskoca yüzbaşı iğneden korkmuyor herhalde." dedim. Suratında bariz belli olan endişe izlerini hızla yok edip her zaman taktığı o alay maskesini geçirdi.

"Ben sizin dişleriniz haricinde pek bir şeyden korkmam!" diyip bana baktı. Önümü göremesem de attığım adımları durdurup onu göreceğim şekilde yan döndüm.

"Yine mi bu konu?"

Halinden fazla memnun bir şekilde konuştu. "Kusura bakmayın ama her gün bir hemşire ısırmıyor beni de."

Çatık kaşlarımı ve ona sinirle bakan bakışlarımı pek umursamamış olacak ki aramızdaki mesafeyi hızlıca adımladı ve kollarımda zorlukla taşıdığım odunlara uzandı. Elimden kolayca aldığı odun yığınını benim aksime hiç zorlanıyor gibi görünmeden taşıdı.

"Ben taşırdım!" diye sinirle söylendim.

"Biliyorum taşırdın, bir öküzü de taşırsın istersen." dedi. Çatık kaşlarımla ona bakmayı sürdürürken devam etti. "Ama ben de taşırım, sen neden yorulasın ki?"

Bahçenin içinde eve doğru olan yolu yürürken yanımdaki adama baktım. Geniş omuzları, benim yaparken zorlandığım işleri çok rahatmışçasına yapan tavrı ile hayatıma ne ara girmişti?

"Hem bir dahaki nöbetin ne zaman, bir kahve ısmarlayayım sana." diyip yandan çapkın bir gülüş attı. Tek kaşını kaldırıp sorduğu soru karşısında daha da sinirlenmiştim. Kendini ne sanıyordu? Hiç yoktan hayatıma girip tüm sorumluluklarımı üzerimden alıp tam sırtımı yaslayacağım zaman gidebileceğini mi sanıyordu? Çok teşekkür ederim ama ben bu hikayeyi bir kere yaşamıştım ve sonu kesinlikle iyi bitmiyordu.

Fazlasıyla soğuk havada sadece scrubs üstümle çıktığım için buz gibi olmuş bedenime aldırış etmeden yürüdüm. Kollarında rahatlıkla taşıdığı odunları binbir zorlukla kucağıma alıp söylenerek eve doğru hızlı adımlarla ilerledim.

"Bir dahaki nöbetim seni hiç ilgilendirmiyor!"

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin