Her şey güzel olacak

490 34 2
                                    

"Yaralı bir asker var. Helikopter sahasına geçin karşılamaya" dediklerinde Mihrimah'ın kalbi olağan ritmindeki bir atışını atladı. Bir kaç gün önce göreve giden sevgilisinin başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Ya da arkadaşlarının?

Bir sedye ve üzerine acil çantasıyla çatıya çıktıklarında içinden bildiği her duayı ediyordu. Bildiği dualar neydi ki, tüm bildikleri birbirine karışmıştı. Dudağında bi ayetel kürsi vardı seçebildiği..

Güllü arkadaşı kadar olmasa da endişeliydi. Sabah 112'de görevlendirilen Doktor Yavuz gitmişti helikopterle. Mihrimah'ın titreyen ellerini tuttu mavi lateksten eldiven giymiş elleriyle.

"İyilerdir merak etme." dedi. İyilerdir, onlar.. Gökhan ve Metehan. Ve tabi arkadaşları da. İçinden kolunu ısırdığı adam ile hala yüzleşmediği geldi ve tekrar konuşmamanın verdiği ağırlığı hissetti. Bir daha konuşamayabilirdi belki de. Hayır hayır. Aklına getirmek istemedi hiç. Yavuz bir ağır yaralımız var demişti ama Gökhan'ın yaralandığını hayal etmek kalbini sıkıştırmıştı.

Helikopterin uğultulu gürültüsü çatıda bekleyen sağlık personellerine ulaştığında Mihrimah ve Güllü içlerindeki endişeyi ve korkuyu biraz geriye itti. Şuan herkes korkup üzülürdü belki ama kendilerinin bir görevi vardı. Birazdan helikopterden inecek olan yaralı adama ellerinden gelen en iyi şekilde yardımcı olmak onların görevleriydi.

Helikopter piste yaklaştığında sert rüzgarı sedyenin etrafındaki hemşirelerin ve doktorların saçlarını ve kıyafetlerini uçuşturdu. Mihrimah önüne gelen saçlarının ona engel olmasını istemediği için hızlı bir şekilde topladı saçını. Helikopter piste değdiği anda ise rüzgarının yönüne doğru sedye ile ilerlediler.

Helikopterden birer birer inen askerler, yaralı adamı sedyeye aldılar hızlıca. Doktor Yavuz, sedyenin yanında koşarken hastanın durumu hakkında hızlı bir bilgilendirme yaptı. Mihrimah bir yandan Yavuz'u dinlerken bir yandan da gözleriyle Mete'yi arıyordu. Yatan askerin Mete olmadığına sevinmiş bir yandan da gencecik bir adamın yaralandığına üzülmüştü. Terör iğrenç bir belaydı ki olan bu gencecik çocuklara oluyordu..

 Terör iğrenç bir belaydı ki olan bu gencecik çocuklara oluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Sedyeyi hızlı bir şekilde asansöre taşıyanlar Yavuz'un yönlendirmesiyle asansöre bindiler. Mihrimah, zaten küçük olan asansöre bindiğinde elindeki serum kitiyle damaryolu açmaya çalışıyordu. Zaten fazlasıyla kan kaybeden adamın damaryolunu açmak çok zordu ama bir kaç denemede açtı. Kafasını kaldırıp asansörün içine baktığında ise gözlerinin aradığı o sima ile karşılaştı.

Metehan günlerce dağda yürümenin ve çatışmanın verdiği yorgunluğu ile yanı başında durduğu adamın yarasına bakıyordu. Gözlerinden akan çaresizlik Mihrimah'ın yüreğine dokundu.. Karşısındaki adamın koluna dokunup kendisine bakmasını sağladı.

"Mete-..." dedi kendisine gözleri dolu dolu bakan adama. "O iyi olacak.."

Metehan inanmak ister gibi başını salladı. "O bana emanetti.."

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin