ara bölüm; "kar fırtınası, aşılar, yolda kalmalı bir bölüm"

759 41 2
                                    

Dışarıdaki ağaçların dallarını gürültülü bir şekilde sarsan fırtınayı elindeki sıcak çay ile izliyordu. Daha öğlen vakti olmasına rağmen kararmış hava içini biraz daha bunalttı. Normalde fırtınalı havaları severdi ama bugün dışarıyı izlerken sabahtan beri içinde var olan sıkıntı daha da artıyordu sanki. Çayının yanında poğaçasından bir ısırık alırken aklına ister istemez iki hafta öncesi geldi. Kampta geçirdiği o gecenin anıları gözünün önüne geldi. Mete ile konuşması ikisi açısından da iyi olmuştu. Kendini ve hissettiklerini anlamayacağını düşündüğü adam onu anlayışla dinleyip istediği süreyi ona vermişti. Kafası o kadar karışıktı ki düzenlenmesi için neye ihtiyacı olduğunu veya ne kadar süreye ihtiyacı olduğunu kendisi de bilemiyordu. Kafasında cevabını bulamadığı sorular dolaşıp duruyordu.

Güllü omzunda buz kutusuyla sobalı odaya girdi. Elindeki çaya sıkıca sarılarak dışarıyı gözünü kırpmadan izleyen arkadaşının yanına ilerledi. Son zamanlarda o kadar dalgındı ki. Arkadaşı hakkında endişelenmeye başlıyordu artık. Sessiz adımlarla dibine kadar girdiğinde bile onu fark etmeyen arkadaşının omzuna dokundu hafifçe. Mihrimah irkilerek ona baktı. Elindeki çayı masanın üzerine koyup elini kalbinin üstüne koydu.

"Beni korkuttun Güllü, niye sinsi sinsi yaklaşıyorsun?"

"Asıl sen hangi düşüncelere daldın bu kadar derin de beni duymadın bile?"

"Hiç, hiçbir şey düşünmüyorum ben." dedi yerinde huzursuzca kıpırdanırken. Odanın ortasındaki sobaya doğru ilerleyip ellerini ısıtıp konuyu dağıtmaya çalıştı.

"Bu hallerindeki değişim Metehan beyle mi alakalı?"

"Güllü, şimdi olmaz. Konuşmak için uygun bir ortam değil." dedi etrafındaki sıraları, kara tahtayı gösterirken. Okullara aşı yapmak için görevlendirilmişlerdi. Son bir haftadır gitmedikleri köy kalmamıştı. Normalde çalıştığı hastaneden aşı ekibi çıkmıyordu ama aile hekimlikleri yeteri kadar personelleri olmadığını söyledikleri için mecburen görevlendirilmişlerdi. Bir bakıma iyi de olmuştu. Çocuklarla arası her zaman çok iyiydi ve onlarla vakit geçirmek kafasını dağıtmasını sağlamıştı.

"Bu sefer de dediğin gibi olsun ama bu hallerin.." diyip parmağıyla kendisini işaret etti Güllü. "-konuşulacak."

"Tamam, söz veriyorum."

İkili atışarak sınıfa yayılan eşyalarını toparlarken kapı açıldı. Doktor Yavuz içeriye üzerindeki karlarla kaplı, üşümüş bir halde girip kapıyı arkasından kapattı hemen. Sobaya koşar adımlarla yaklaşıp titreyen ellerini uzattı.

"Doktor bey? İyi misiniz?" derken bıyık altından güldü Güllü. Bu yöreye alışık olmayan ve zorlandığı açıkça belli olan adamla uğraşmak onu eğlendiriyordu.

"İ-iyiyim. Sa-sadece dondum." dedi dişleri birbirine çarparken. Güllü ve Mihrimah çocukların aşısını yaptıktan sonra çocukların genel muayenelerini yapmıştı. Sonra ise çocukların ısrarı üzerine onlarla kar topu oynamaya çıkmıştı. Ama fazlasıyla hazırlıksız yakalandığı soğuk, yeterince kalın olmadığını yeni fark ettiği kabanı ve hızla soğuyan hava, iklime hala alışamaması kendisini adeta hipotermiye sokacaktı.

Mihrimah sobanın üzerine koydukları çaydanlıktaki çaydan bir bardağı kupaya koyup Yavuz'un buz gibi olmuş ellerine tutuşturdu.

"Doktor bey, buralara alışkın değilsiniz. Hasta olursunuz dikkat edin."

Küçük ilkokulun öğretmeni Ali, bu sırada elinde odunlarla içeriye girdi. Odunları sobanın yanına bırakıp biraz daha ısınmış gibi görünen ama üşümekten teni bembeyaz olan doktora baktı.

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin