patatesli poğaça

1.1K 47 6
                                    


Nöbetinin kalan saatleri nispeten sakin geçti.

"Gerginliğini atmışsın bakıyorum." dedi Güllü elindeki formları doldururken. Gün içindeki koşturmaca veya tedavi uygulamak değil şu formları doldurmak yoruyordu onu.

"Evet ya, konuşmak iyi geldi." Saçlarına yaptığı sıkı topuzu çözerken söylendi. O kadar sıkı toplamıştı ki saç dipleri ağrıyordu. Dinlenme odalarında otururken çayını içiyordu Mihri. Yanında en sevdiği çikolatayla. Çikolatayı özenle açıp ısırmadan arkadaşına uzattı. "Bir ısırık?"

"Kimle konuşmak?" dedi, çikolatadan aldığı kocaman ısırığı ağzında çevirirken.

"Meteyle işte. Uğramış biraz onunla konuştuk."

"Nasıl uğramış?" bu sorunun cevabı Mihri'de de yoktu aslında. Neden geldiğini sormayı unutmuştu.

"Bilmiyorum ki, işi vardır şehirde belki."

Güllü elindeki dosyayı işi biten dosyalar kısmına bırakırken kaşlarının altından 'bu kadar saf olmayı nasıl başarıyorsun?' der gibi baktı genç kıza.

"Ne işi olacak şehirde Mihri. Görevi sizin köyde değil mi?"

Mihri de aklının karıştığını kabul etmek zorunda kalmamak için söylenerek ayağa kalktı. "Ayy ne bileyim Güllü, komutanı mıyım ne yaptığını bana mı hesap veriyor sanki çocuk?" Boş çikolata ambalajını çöpe atıp masanın üstündeki kalemi yakasının cebine koydu. "Hem benim çok işim var konuşturuyorsun beni. Daha vitallere bakmam lazım."

Güllü söylene söylene çıkan arkadaşının ardından gülümseyerek baktı. Arkadaşının olanları hazmetmek için zamana ihtiyacı vardı.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

Metehan tek katlı evine geri döndüğünde stresten delirmek üzereydi. Mihri'nin yanında pek yansıtmamaya çalışmıştı ama o herif de kimdi? Gevşek gevşek konuşup canını sıkmıştı. O herifin Mihri'nin bugün buluşacağı doktor olma ihtimali oldukça yüksekti. Bu da demek oluyordu ki Mihrimah bugün kendisinin yaptığı itiraftan sonra bile randevusuna gitmişti. Kendi dediklerini düşünmemiş miydi bile? Hastanenin bahçesinde, arabada otururken ve verdiği kahveyi içerken bugünden hiç bahsetmemişlerdi. Genç kızın yorgunluğu bu konuları açmasına engel olmuştu.

Postallarını çıkarmadan mutfağa ilerledi. İçi yanıyordu bir şeyler içmesi gerekiyordu. Buzdolabını açıp bir maden suyu aldı. Yarısını soluksuz içerken oturma odasına geçip her oturduklarında gıcırdayan koltuğa oturdu.

"Ooooo paşam gelmişler, hoşgeldiniz paşam size uygun değil bu fakirhane ama biz buraya yine de gavur gibi ayakkabılarla girmiyoruz." dedi Gökhan. Üstünü çoktan çıkarmış, duşunu almış kısa saçlarını ıslak halde bırakmıştı.

"Gökhan bir sus be kardeşim." dedi kafasını koltuğun arkasına koyarken. Üstünde hala sabah giydiği üniforması vardı. Belindeki kemerini ve silahlarını çıkartıp sehpanın üzerine koydu.

"Noldu, giderken iyiydin? Ne dedi yenge de kızgın boğa gibisin yine?" dedi, arkadaşının yanına otururken. Gömleğini çıkartan arkadaşına postallarını da işaret etti. Temizlik birkaç takıntısından biriydi.

Mete postallarını çıkarırken söyleniyordu. "O herifle buluşmuş sanırım."

"Nerden anladın bunu?"

Köy, Huzur, SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin