Nasılsınız kardolar. Ben iyiyim. Bugünki bölüm Bartu'mun dilinden olucak. Yeni yeni olaylar mı geliyorrr yoksaaa diceksinizz. Görüceksinizz. Bu bölümde bi çok duyguyu tadıcaksınız aslında. Aşk Sevgi üzüntü mutluluk hayal kırıklığı. Hepsi olucak. İsterseniz geçelim.
Bartunun dilinden..
Uzun zaman sonra Londra'ya gitmek için heyecanlıydım. Aslında her şeyde hemen heyecanlanmazdım ama aşırı heyecanlanmıştım bu sefer. İçimde çok güzel bi his vardı. Bende aşkı tatmak istiyodum. Aslında zamanında tatmıştım ama gitmişti.
Aşk bırakıp gitmek değildi. Bazen gitmek zorunda kalırsın evet ama aşk bu değildi.
Uçağım kalkmıştı ve ben uykuya dalmak için kafamı koymuştum.Aradan uzun zaman geçmişti ve anons sesiyle uyanmıştım. Uçak inmişti. Acele şekilde kalkıp inmek için sıraya girdim. Bavul kısmına gidip bavulumu aldım ve dışarı çıkmak için yola koyuldum. Arabamı getirmişlerdi. Burdada bi tane arabam vardı.
Çıktıktan sonra biraz ilerledim ve arabamı gördüm. Tam karşımda Ege'yi gördüm. Sımsıkı sarıldım ona. Çok özlemiştim. "Kardeşim benim" dedim sıkıca sarılarak. "Özledim seni oğlum. Çok özledim" dedi. Gözünden yaş gelmişti. "Ağlamasana oğlum" dedim. Arabamın arkasına bavulumu koydum ve arabaya bindik. Evet gitmek için yola koyulduk."Ee Beril'ler nasıl" dedi Ege. "Niye Barlas'ı merak etmiyo musun puşt herif" dedim gülerek. "Taşşak mı geçiyosun oğlum. Beril çok ayrı."dedi." Tamam tamam. İkiside çok iyi "dedim."Alev'im nasıl" dedi. "O çok piç bişey oldu ya aynı babası" dedim. Güldüğünde yola devam ediyorduk. Londra o kadar güzeldi ki. Gerçekten çok seviyodum buraları. Yarın toplantım vardı ve bu gecede otelde bi toplantım vardı. Bu geceki kimsenin bilmediği bi toplantıydı.
Gece vakti
Toplantıma bir kaç dakika kalmıştı ve herkes gelmişti. En son ben odaya girdiğimde asistanımın odadan çıkmasını istemiştim. Odadan çıkınca özgüvenli bir şekilde. "Hoşgeldiniz"dedim. Türkler hoşbulduk dedi ve yabancıların çevirisinide yaptım." Sizdeki hisselerin toplamının yarısını kendime istiyorum"dedim İngilizce. "Bu imkansız" dedi Erhan Bey. "İmkansız diye bi şey yoktu bu hayatta Erhan Bey. Her imkansızın içinde bi imkan vardır" dediğim sırada asistanımı gördüm ve oda o şekilde mırıldanmıştı. Aynı şeyi düşünüyoduk.
Ardından "Evet imkansız bu cidden imkansız böyle bişey yapamayız" dedi İngilizce Jack. "Sokarım böyle işe o zaman" dedim kabaca. Jack "efendim?" dedi İngilizce. "Eben diyorum tanışmak isterim diyorum" dedim gülerek. Ardından toplantı bitmiştir diye tavrımı ortaya koydum ve çıktım. Odama doğru ilerlediğimde Naz da geliyodu peşimden. İçeri girip kapıyı kapadığımda Naz'ı bianda duvarla kollarım arasına aldım.
"Demek öyle küçük hanım" dedim.Nefes alıp verdiğini hissettim. Heyecanlıydı. Nefes alış verişini her zerrem hissediyordu. Yüzüne ilk defa bu kadar dikkatli bakmıştım. Çok kusursuzdu. Nasıl bu kadar kusursuz gözükebilirdiki. Kirpikleri şekilli kaşları. Dolgun dudakları ile mükemmeldi. Ona yüzümü yaklaştırdığımda tam kaçıcakken tuttum onu.
Arkadaşlar bölüm bu kadardı aşağıdaki şarkıyı dinleyerek şey yapın bayss
Uzun zamandır her yanım yangın
Soğuklarında, denizlere dönemiyor zaten
Derdin karanlıkta
Belki hiç duymadın, belki de takmadın
Bilmem, bilmem
Konuşmalar faydasız
Sanki susmadın mı anlamsız
Üzmem, kendimi üzmem
Peki sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden
Sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden
Sonunda bur'dayız, yapayalnız
Kendi başımıza
Çok iyiseydek, hiç olmadık
Aynı şeyi bulduk karşımızda
Peki sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden
Sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden
Sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden
Şimdi sende mi en dibe daldın
En son bende uyandın
Artık o, düşlerinden