Garip Bir Oyun

29 1 0
                                    

Isabelle bunun kimin rüyası olduğunu düşünürken daha ne olduğunu anlayamadan karşısında kollarını bağlamış bir şekilde bekleyen Sophia'yi gördü.

-"Demek olanları sonunda öğrendin."

***

-"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Isabelle.

Hem gördüğü rüyadan hem de karşısında Sophia'nın onunla konuşmasından kafası karışmıştı. 

-"Hatırlıyorsan senin hakkında çok şey bildiğimi söylemiştim." dedi Sophia.

-"Evet, hatırlıyorum. Geldiğin ilk gün, biz düello yaptıktan hemen sonra."

-"Yani, demek istediğim de buydu. Senin güçlerini biliyorum. 

-"Peki. Başka kimler biliyor?"

-"Onu ben de bilemem. Tek bildiğim sana yardım etmek için buradayım."

Isabelle bir anda, çok güçlü bir kuvvet tarafından çekiliyor gibi hissetti. 

Kendini yatağında buldu. Hemen yorganını üstünden atıp camdan dışarı baktı. 

Ne ara sabah olmuştu?

***

Kahvaltıdan hemen sonra hep beraber kütüphanenin yolunu tutumuşlardı. Bu sözde 'bulmaca' ile ilgili her şeyi bilen neredeyse herkes buradaydı. Dumbledore hariç.

Herkes çantalarını masaya koyar koymaz Hermione ve Daisy kitap getirmeye gitti. 

Onlar gelince tüm kağıtları sıraya dizerek düşünmeye başladılar. 

Ne kadar zor olabilirdi ki?

***

Üç buçuk hatta neredeyse dört saatin sonunda Draco, Daisy, Isabelle ve altın üçlü kütüphaneden elleri boş bir şekilde ayrılıyorlardı.

Bu araştırma seansı hiç de bekledikleri gibi gitmemişti. Eh, Isabelle'in aklına yatan tek bir şey vardı, o da; Hermione'nin tüy kalemi düşünce Draco'nun -garip bir şekilde- yerden alıp kıza vermesiydi. 

Bunun üzerine Ron'un gözlerini pörtletmesine şahit olmuştu Isabelle. Yaz tatilinde hep beraber buluştuklarında atışan Draco ve Hermione'ye neler olmuştu da laf, söz etmeden birbirleriyle anlaşıyorlardı; oldukça, oldukça şaşırtıcıydı.

Bu sefer de herkes toplanmış büyük salonda afiyetle yemeklerini yerken Ron'a bir paket gelmesiyle Ron o gün ikinci bir kere daha gözlerini pörtletmiş, neredeyse şok geçirmişti. Ellerinde iğrenerek tuttuğu bu kıyafetin, onun balo cüppesi olduğunu anladığında ise gözlerinden sabah yataktan kalktığına pişman olmuş bir ifade geçmişti. 

Şimdi ise Mcgonagall'ın isteği üzerine dans provasına gidiyorlardı. Umuyorlardı ki bu da, günün geri kalanı kadar ilginç geçmezdi.

***

-"Hey Harry! Bu Hedwig değil mi?" diye sordu Isabelle.

Hogwarts'ın yemyeşil bahçesinde büyük bir ağacın altında oturuyorlardı. Dersin başlamasına daha yarım saat vardı ve dans provasında tüm öğrenciler kan ter içinde kalmıştı. bunun üzerine derse kadar bahçede dinlenmeye karar vermişlerdi ve şu an hızla Hedwig kendilerine doğru uçuyordu.

Arkasını dönen Harry baykuşun konması için kolunu havaya kaldırdı ve getirdiği zarfı hemen yırtarak açmaya başladı.

Şu an omzunda Hedwig, etrafında ise arkadaşları varken olabildiğince hızlı bir şekilde mektuba ulaşmaya çalışıyordu.

Normalde baykuşlar paketleri ve mektupları yemek saatinde ortak bir şekilde teslim ederlerdi. Ya da Harry'nin baykuşhaneye gitmesi gerekirdi. 

Harry katlanmış kağıdı açar açmaz okumaya başladı. bitirince de etrafında kendine bakan meraklı gözlere karşı çoşkuyla açıklama yaptı.

-"Annem ve babam, onlar mektup yollamış. Bir sonraki görevde buraya, beni izlemeye  geleceklerini yazmışlar."

-"Bu çok güzel, Harry. Senin adına çok sevindim." dedi Hermione.

Bunun üzerine tam başka bir konu hakkında muhabbet etmeye başlamışlarken Sophia kendilerine doğru gelmeye başladı.

Sophia henüz uzakta iken Ron:

-"Bana mı öyle geliyor yoksa o Sophia denen kız  buraya mı geliyor?" diye sordu.

-"Hayır, Ron; haklısın, buraya doğru geliyor." dedi Daisy fısıldayarak.

Hepsi kıza gözlerini dikmişken Sophia, Isabelle'in karşısında meydan okuyarak durdu.

Tam Sophia ağzını açmış konuşmaya başlayacakken Isabelle de ayağa kalkarak karşısına geçti ve konuşmaya başladı.

-"Kendini iyi gösterme çabasına girmene gerek yok. Hepimiz senin aslında iyi olmadığını biliyoruz. Senin de bizi kandıramayacağını bilmen gerekiyor." dedi ve el hareketiyle diğerlerini de çağırıp bahçeden şatoya girdiler.

***

-"Bu da neydi, Isabelle? Bu kadar kaba olmana gerek yoktu?" dedi Daisy.

-"Kızda bir gariplik olduğunu söyleyen sen değil miydin, Daisy?" diye çıkıştı Isabelle.

-"Evet, kızdan şüphelendim ama senin yaptıkların da çok saçmaydı Isabelle." dedi Daisy.

Harry, Hermione ve Ron şaşkın bir biçimde iki kızı izliyordu. Hiçbiri daha önce kavga ettiklerini ya da atıştıklarını görmemişti. Bundan olsa gerek üçü de ağzı açık birbirine bakmaya başladı. Tam o sırada Isabelle:

-"Merak etme, Daisy. Sadece bir oyun oynuyorum onunla." dedi gülerek.

Daisy bunu duyar duymaz keyifle gülmeye başladı. Şimdi anlamıştı arkadaşını gerçek niyetini. Isabelle küçüklüğünde de yetimhanedeki diğer çocuklara bunu yapardı. Bir nevi onları tuzağa düşürüyordu. Diğerleri hala garip garip baktığı için Isabelle açıklamaya başladı.

-"Yakında Sophia'nın gerçek niyetini belli edeceğini göreceksiniz; artık bize karşı o kadar dostça tutumlar sergilemeyecek. Zaten bundan şüpheleniyordum. Size tekrar anlatırım bu konuyu." dedi.

***

-"Hoşgeldin, Remus. Seni tekrar görmek ne güzel." dedi Dumbledore .

-"Seni de Dumbledore." dedi Remus sandalyeye otururken.

Sonra da devam etti.

-"Amari, Dumbledore. Bana yardım etmelisin. Sana onun hakkında bazı şüphelerim olduğunu söylemiştim. Sanırsam küçük yaşta hafızası ile oynanmıştı. Anılarının silindiğini düşünüyordum fakat Amari bu aralar bir şeyler hatırlamaya başladığını söylüyor."

-"Bu kulağa o kadar da kötü gelmiyor, Remus. Devam et." dedi Dumbledore.

 -"İşte tam bu yüzden sıkıntı, Dumbledore. Amari bu anıları hatırlamaya başladığından beri çok kötü bir durumda. Sürekli hasta. Gerek büyücü gerek muggle yöntemleri, hepsini denedim. Hiç biri işe yaramadı. Ateşi hiç düşmüyor, sürekli bayılıyor, uykuda iken sürekli annesini sayıklıyor. Ki bu da başka kafa karıştıran bir mesele." dedi Remus.

Tüm bunlar genç büyücüyü oldukça zorluyor olmalıydı ki göz altı torbalarından günlerdir uyuyamadığı anlaşılıyordu hatta kilo vermiş gibi de duruyordu. Saçları normalin aksine dağınıktı ve asıl gözlerindeki kederden Amari'nin bu durumuna ne kadar kahrolduğu belli oluyordu. 

Dumbledore çenesi sıvazlıyordu. Bir anda kalkıp odasının kenarlarında duran kitaplıklardan bir kitap aldı. İçinde aradığını bulamamış olmalı ki başka bir kitabı eline aldı. Bu sefer sayfaları çevirirken bir sayfada durdu. 

-"Sanırım Amari'ye ne yapmamız gerektiğini buldum, Remus." dedi.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorum yaparsanız  ve bölümü yıldızlarsanız çok sevinirim. Diğer bölümler kısa bir süre içerisinde gelecek. Hepinize iyi günler!

Isabelle Black ⚡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin