-"O zaman bugün odalarımıza geri dönelim ama geriye sadece iki günümüz kalıyor. Bu iki günü dikkatli geçirmeliyiz. Tamam mı Warroc?"
-"Dikkat benim göbek adım, Black. Sen kendini düşün."
Sophia saçlarını atarak, dükkandan çıktı.
***
Çatlak Kazan
29 Ağustos 1994
Saat: 18.36 | Pazartesi
Isabelle, Sophia'dan yaklaşık bir beş dakika sonra çatlak kazana çıkmış, kendi odasına gitmişti. Üzerindekileri çıkartıp pijamalarını giymiş ve yatağına uzanmıştı. Saat uyumak için daha çok erkendi. Kısa bir süre önce akşam yemeğini yemiş, aşağıda oturanlarla biraz sohbet etmiş ve yukarı çıkmıştı. Şimdi de tavana gözlerini dikip düşüncelere dalmıştı. Sophia'nın dedikleri aklına kazınmış gibiydi. Her ne kadar kızın önünde doğru olduğunu bilmesine rağmen onu yalanlasa da bunların gerçek olduğunu biliyordu.
"Sanırım sen fazla düşüncelisin Black." Galiba gerçekten öyleydi.
"Arkalarından çevirdiğin işleri ya da tuttuğun sırları bilseler seninle arkadaş kalırlar mıydı Black?"
Kalmazlardı, Morgana ile işbirliği yaptığını bilse bırak altın üçlüyü Daisy bile onunla olan arkadaşlığını keserdi. Isabelle yatakta kıvrılıp hıçkırarak ağlamaya başladı, her hıçkırığında aklından Sophia'nın sözleri geçiyordu.
"Onlar bir kere ağlarken seni teselli etti mi, seni korumaya çalıştı mı?"
Başka bir evrende, başka bir zamanda Isabelle, kendi başına ağlarken yalnızlık çatlak kazandaki küçük odasının her bir zerresini hüzünle doldurmuştu. Sanki bir şeyler kıza engel oluyor ve onun potansiyelinin önüne kırmızı bir kalemle sınır çizgisi çekip dışarı çıkmasını engelliyordu. Isabelle ne ara bu hale gelmişti? Gerçekliği çok hızlı değişmiş ve kendini sanki onun olmayan bir hayatın içinde bulmuştu.
Belki de şu an yetimhanede kalıyor ve sadece güzel bir rüya görüyordu, şu ana kadar yaşadıklarının hiçbiri gerçek değildi veya yetimhanede bile kalmıyordu, belki o hayatı da bir rüyaydı. Isabelle bir şeylere tutunma ihtiyacıyla anılarını kendine hatırlatıyordu. Zihni onu bir şeyden engellemeye ve bunların gerçek olduğunu göstermeye çalışıyordu. Arkadaşlarıyla ve ailesiyle olan tüm anıları gözünün önünden geçiyordu, belki de Isabelle sadece yaşamasını bilmiyordu. Belki de ondan dolayı her şeyi bu kadar berbat hale getirmişti.
Gözleri, yüzü kıpkırmızı olmuş ve şişmişti. Isabelle ağlamaya devam ediyordu.
"Onlar bir kere ağlarken seni teselli etti mi, seni korumaya çalıştı mı?"
Isabelle tam da şu anda tek başına, çaresizce ağlıyordu. Ne ona yardım eden ne de teselli eden vardı. Isabelle, ağlaması kesilip yatmaya devam ederken çatlak kazandaki bu küçük oda masmavi bir ışıkla dolmuştu. Gözlerini kapattığı için göremiyordu. Vücudundan aynı güneş ışıkları gibi mavi parıltılı bir ışık, hüzmeler halinde ayrılıyordu. Işık mora döndü. Isabelle gözlerini açar açmaz tüm mor ışık hüzmeleri pencereden çıktı.
-"Yalnız değilsin, Isabelle. Biz her zaman yanındayız." Isabelle, bir erkek sesi duydu.
Sesinden yola çıkacak olursa yaşlı biriydi ama sesi çok da kötü çıkmıyordu. Bu sesi duyunca kızın aklında kilolu, uzun bir oduncu aklında beliriverdi. Gözünün önünde bir anda dört kişi belirirken Isabelle daha kim olduklarını göremeden kayboldular. Yavaş yavaş uykuya dalarken Morgana'ya rastladı. Morgana'nın ona her şeyi biliyormuşcasına gülümsemesiyle yine önünde kapılar belirdi. Gerisi her zamanki gibi devam etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Isabelle Black ⚡
FanficYetimhanede yaşayan iki arkadaşın cadı olduklarını öğrenmeleri ve kendilerini Harry Potter evreninde bulmalarına dayanan macera dolu bir hikaye. Gizemleri ve bulmacaları çözerken karakterlere eşlik etmek için tek yapmanız gereken hikayeyi okumaya ba...