Bu bölümü evde olmadığım için babam attı :) Yani kopyala yapıştır ondan. Zor şartlarda gönderdik arkadaşlar, yorumlarınızı bekliyorum :)SİTANSEL CEMİYETİ
7.BÖLÜM
"SEVEMEM"
Sevemem, efendim.
Aşar sizi dalgalarım benim.
İçimde deniz, dışımda kum;
Ben kumsalın ta kendisiyim.
İsmim Kumsal'dı. Bunu annemin ve babamın bir adanın kumsalında tanışmasına bağlıyordum çünkü ablamın adını da Ada koymuşlardı. İsmim neden Kumsal diye de sormamıştım hiç, meraklı bir insan olmama rağmen. İsmimin bir anısı olmasın, hatta olsun ama ismimin tek anısı ben olayım istemiştim.
Daha dün Devrim'in anlattığına kıyasla çok iyi bir çocukluk geçirdiğim söylenemezdi. Oradan oraya dolaşıp mekândan mekâna akmazdım. Ya da zaten arkadaş ortamında da pek sevilen bir insan olmamıştım. Hep Dağhan vardı yanımda ya da Kubilay. Bunu en çok da az önce bahsettiğim gibi mekândan mekâna akmayan, sakin bir insan olduğuma bağlıyordum.
Kızların, daha doğrusu zengin kızların fazla gezip tozmak gibi huyları vardı. İsimleri hep popülerdi, illaki güzel olacaklardı. Ojeleri soyulduğunda ellerini bütün gün ceplerinde saklayıp kendilerini kötü hissederlerdi. Küçüklüklerinde oyuncak bebekleri bir oda dolusu olurdu. İllaki marka giyineceklerdi ve çantaları kıyafetlerinden bile pahalı olacaktı. Bu yüzden sevemedim diyemem onları çünkü ablam da gayet öyleydi ve onu seviyordum. Bana hitap etmiyorlardı çünkü bunların hiçbirinden zevk alan bir insan olmamıştım hiç.
Ben küçüklüğümde sadece kumdan kale yapıp Dağhan'ı kuma gömmeyi severdim mesela. Kışın Kubilay'ın kafasına kartopu fırlatıp onu kızdırmayı severdim. Ablamın bize tip tip bakıp yanımızdan geçmesiyle Kubilay ve Dağhan'ın ona olan hayran bakışlarına gülmeyi severdim. Onlarla oturup isim-şehir oynamayı severdim. Biraz daha büyüdüğümde ya tabu ya satranç ya da masa oyunları çıkarıp ikisiyle beraber bütün argoları yan yana dizerek kahkaha atmayı severdim. Sinemayı severdim, filmleri, dizileri, kitapları, dergileri ve haber bültenlerini... Hatta Dağhan'la beraber hayal kurardık gece yıldızlara bakıp. O dizilerde hemencecik kayan yıldız bize hiç kaymamıştı. Üşenmeden her gece çatıya çıkıp bir saat boyunca yıldızları izlerdik. İzmir'deki evimizin çatısından çok yakın görünürdü çünkü. Ve onlara tek tek isimler verirdik.
İsmim Kumsal'dı. Beni aşanı sevemezdim, sevsem aşardı ve kendimi kaybederdim. Dinginleştirirdim kendimi ve kendi kafamın içinde yaşamayı severdim. Nefesim ilacımdaydı, onu yanımdan ayırmazdım. Bundan anlamalıydım aslında ölmekten korktuğumu. Çünkü nefes alamazken de görecektim kendi ölümümü. Gözümü kapatmasam da hissedecektim. Bu yüzden Sevda haklıydı, ben ölümden korkuyordum.
Dün, öğleden sonra Devrim'in odasından çıkıp Boran'ın odasına dayandığım an ve sonrası olarak ikiye ayrılmıştı: Dertlerim ve onlarla başa çıkamayışım. Bazen düşünüyordum da bu kadar saçmalamak ve tüm hisleri en uç noktaya kadar yaşamak bir yerden sonra bünyeme de zarar verirdi. Buradan kanser olmadan defolup gitmem, herkes için daha iyi olurdu belki de. Bu yüzden tüm hissettiklerime rağmen gitmek için çabalayacaktım.
Kendime küçük bir çanta ayarlamış, gereken her şeyi yerleştirmiştim. Bir eksik kaldı mı diye odanın içinde dört dönerken kapım tıklandı. Koşarak kartımı bastırıp kapıyı açtım. Tanımadığım bir yüzdü ve böyle birisini cemiyette daha önce görmediğime emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTANSEL CEMİYETİ
General FictionBir elveda bile ağır gelirmiş, Terk edilmiş tüm yüreklere. Ki bazı elvedalar, Dile getirilemezmiş; Çünkü gözlerden anlaşılırmış bazı vedalar, Gözyaşları, kalbinden akarmış bazı insanların. Gitme, diyemezlermiş, Kimsenin dilinden dökülmezmiş veda sö...