Maalesef sınır koymak zorundayım, lütfen kusura bakmayın.
Bu bölüm 50 oyu ve 300 yorumu geçmediği sürece 29. bölüm yüklenmeyecektir.
28. bölümün devamıdır, ayrıca yorum yapmayana küserim beş ay bölüm atmam 👿
🎼
Kesik kesik nefesler alıp verirken rahatsız olduğum için gözlerimi kırpıştırdım, uyumuştum ve uyandığımı anladığım an belime, sırtıma ve bacaklarıma aynı anda sancı girdi. Sanki on senedir buradaydım ve aniden hareket ettiğim için tüm vücudum ağrımıştı.
Canım yandığı için acı dolu bir sesle nefes verdim, sesim yankılanınca ise gözlerimi tamamen açtım. Bir sandalyenin üzerindeydim, ellerim ve ayaklarım bağlıydı.
Gerçekten bir bu eksikti, başıma gelmeyen bir bu kalmıştı ve artık o da olmuştu.
Sinirle sesli bir nefes vermenin hemen ardından art arda iki kez hapşırdım, burnumu çekip üstümü incelediğimde ise biraz ıslak olduğumu fark ettim. Muhtemelen yağmurdan dolayı nemliydi kıyafetlerim ve bu da demek oluyordu ki çok uzun zamandır uyumuyordum ya da daha yeni getirilmiştim buraya, yani İstanbul'dan çok uzaklaşmış olamazdık.
"Hey!" diye bağırdım hiddetle, sesim tekrardan yankı yaptı. Zemin simsiyahtı, ileride bir sürü hortum vardı, arkama dönmeye mecalim yoktu fakat boynumu acıtsa da arkamı dönmeyi başardım, arkamda da yalnızca birkaç sandalye vardı ve hepsi yerdeydi.
Omurgamın ağrımasıyla duruşumu dikleştirmeye çalıştığımda yüzümü buruşturdum, ardından daha yüksek bir sesle "Allah belanızı versin!" diye inledim ve ellerime bağlanan ipin sıkılığına içimden bir küfür savurdum.
Böyle şeyler yalnızca dizilerde olur zannediyordum fakat başıma gelmişti!
"Daha uygun koşullarda da gizleyebilirdiniz beni!" diye bağırdım bacaklarımın bağlandığı noktaya bakarak. "Ben de İkinci Dolgunay'a zamanında hizmet verdim ama bunu yok saydınız!" Artık düşünmeden bağırmaya başlamıştım. "Zamanında bu cemiyet için çok uğraştım, tamam mı? Sizden önce ben vardım, geri zekâlılar!"
Telefonum aklıma geldi, ardından Dağhan'a canlı konum attığım aklıma gelince ise şaşkınlıktan ağzımı karış karış açıp "Sanki beni bulamayacaklar!" diye bağırdım keyifle. "Siz dua edin de acısınlar, öldürmesinler sizi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTANSEL CEMİYETİ
General FictionBir elveda bile ağır gelirmiş, Terk edilmiş tüm yüreklere. Ki bazı elvedalar, Dile getirilemezmiş; Çünkü gözlerden anlaşılırmış bazı vedalar, Gözyaşları, kalbinden akarmış bazı insanların. Gitme, diyemezlermiş, Kimsenin dilinden dökülmezmiş veda sö...