İmtihan üzerine kurulu bir dünya değil miydi yaşadığımız? Aldığımız her nefes bize imtihandı değil mi?
Peki, biter miydi imtihanlarımız? Bitmezdi!
İmtihanın biterse ömrün de biterdi. Herkesin imtihanı başka şekilde olurdu. Bazısı zor, bazısı kolay!
...
Babasının gözlerinin içine bakan Havin, zor dedi içinden, zor benim imtihanım. Avlunun ortasında, ateş çıkan gözleri ile Saraçoğlu halkına bakıyordu Aram ağa.
Rüstem bey, tam karşısın da duruyordu. Gelişinin nedeni aşikârdı, fakat usüldendir ya, sordu Rüstem bey;
- Hayır olsun diyelim mi gelişine, Aram ağa?
Havin'in gözlerine, 'adın ölümdür bundan böyle' dercesine bakan adam, Rüstem beye çevirdi bakışlarını ve konuştu;
- İninde bir Şahmeran varken, neresin de ararsın hayırı, Rüstem bey?
Konuya atılmak için hareketlenen Yunus'u, kolunu saran ince parmaklar durdurdu.
Havin, gözleri ile konuştu sevdasına, 'yapma' diyordu! 'Yapma ki, bitsin bu işkence! Sen dur ki, arınsın sevdamızın üzerinden bu leke'.
Durdu Yunus, kıyamadığı gözlerin buğusu, yakıyordu içini. Yunus durdu ama durmayacak biri vardı ki, oda kendini göstermiş ve babasının yanında yerini almıştı.
Mirza, babasının yanındaki yerini aldığın da, Rüstem bey göz ucuyla bakmıştı oğluna. Biliyordu onayı olmadan sözünün üzerine söz etmez.
Çevirdi bakışlarını karşısında ateş saçan gözler ile kendisine bakan adama ve konuştu;
- O vakit hangi şer ile bastın inimin topraklarına?
Ellerini belinin üzerinde bağlayıp, başını dikleştiren Aram ağa, burnu ile Havin'i göstererek konuştu;
- İnindeki Şahmeran'ı almaya geldim!
Havin'in yüreğine bir korku tohumu düşmüştü ki, daha bir sıkar olmuştu Yunus'un kolunu. Bunu fark eden Yunus, arkasına çekti Havin'i ve Aram ağa ile olan göz temasını kesti.
Bu hareketinin tek bir anlamı vardı ki, Havin'de bunu çok iyi biliyordu.
'Ölsem de, vermem seni' diyordu sevdası.Elleri Yunus'un gömleğini sıkarken, başını sırtına yasladı sevdasının. Ardından Mirza'nın sert sesi duyuldu konakta.
Rüstem bey, yan bakışı ile onayını vermişti oğluna. Aldığı onay ile konuştu Mirza;
- Alacağın hiç bir şey yoktur bu konaktan Aram ağa! Değil sana Havin'i vermek, kırılmış iğneyi bile vermem!
Aram ağa tam ağzını açıyordu ki, arkasından yükselen ses, bütün gözleri konak kapısına çevirmişti;
- Aram ağa!
Konak kapısın da dikilmiş Sidar, öfkenin vücut bulmuş hali gibi seslendi babasın.
Oğlunun sesini duyan Aram ağa gözlerini kapattı, ' sen nereden çıktın' dercesine.
Konaktan içeriye adım atan Sidar, yürüdüğü yer de aynı zaman da konuşmasına devam ediyordu;
- Alacak, verecek diye bir şey yok! Benim ablam senin ne paran, ne de malın!
Havin, kardeşinin sesini duyar duymaz, çıktı Yunus'un arkasından.
Sidar, konuşmasına yaşlı gözleri ile onu izleyen ablasına bakarak devam etti Sidar;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Fiksi UmumBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...