Mutluluk anlarda saklı idi! O anı sürdürebildiğin kadar gelirdi mutluluk seninle ve yaşabildiği, yaşatabildiği kadardır insanoğlun da mutluluk.
Dışarıdan bakıldığı vakit gözüktüğü kadar değil, içinde yaşadığın kadardı mutluluk.
...
Mirza ve Evin'de, içlerinde yaşattığı kadar mutlulardı ve içlerindeki mutluluk, ne dile dökülecek, ne de tarif edilecek cinstendi mutlulukları.
Konak halkı ise, bir oh demişlerdi artık. Yaşayamadıkları yeni bir bebek heyecanını, dolu dizgin yaşıyorlardı.
Geçen günler Mirza'yı daha bir sağlığına kavuşturuyorken, asıl iyileşmesine bebeğinin haberi sebep oluyordu.
Mirza, kendisini iyi hissetmesine rağmen, doktoru 1 hafta daha evde dinlenmesinin daha iyi olacağını söylediği için, konak halkının radarından kurtulup şirekete atamamıştı kendisini.
...
Şirkette ise, her şey yolunda gidiyor, aldıkları ihale daha da büyümelerine vesile olmuştu ki, o ihalenin ardından üç şirketle daha anlaşma imzalamışlardı.
Yalçın ve Yunus, Kerem'in de yardımları ile oldukça iyi idare ediyorlardı işleri.
Yunus, saatine baktı ve ayaklanarak odasından çıktı. Biraz ileri de bulunan Mirza'nın odasına doğru ilerledi ve odasının önündeki sekreter masasının boş olduğunu görünce, sağına soluna bakındı.
Arkasını döndüğün de ise, kendisine doğru burnundan soluyarak gelen Zümra'yı görünce gülümsedi ve içinden içinden konuşmaya başladı;
- Bu sefer baltayı taşa vurdun, haberin olmadan canım kardeşim. Tam Mirza'nın huyundan bir sekreter. Oh olsun be sana.
Zümra, Yunus'u görünce kendisini toparlaya bildiği kadar toparladı ve gülümseyerek konuştu;
- Kusura bakmayın Yunus bey, muhasebeye kadar inmiştim. Çok bekletmedim umarım. Bir şey mi isteyecektiniz?
Yunus, kendisini zor tutuyordu ki, en ufak bir şey de kahkahayı basacaktı.
Çünkü Zümra, gerçekten bir boğadan farksız şekilde sinirli idi. Boğazını temizledi ve ciddiyetini koruyarak konuştu;
- Önemli değil, çokta beklemedim zaten. Şu dosyaların bir kısmının sen de olması gerekiryordu, onları isteyecektim.
Zümra hemen dosyaları bulup Yunus'a uzattı. Yunus, gitmek için arkasını dönecekti ki, Zümra'ya sorusunu yöneltti;
- Sen iyi misin Zümra? Biraz sinirli gibisin!
Zümra tam Yunus'u cevaplayacaktı ki, arkadan Kerem'in sesinin duyulması ile eş değer olarak Zümra'nın sinirleri tekrar baş göstermişti.
Sinirine engel olamazken, asla farkında değildi fakat, Yunus'a karşı Kerem'i göstererek söylenmeye başlamıştı;
- Yani Yunus bey siz de, benim gibi güne böyle biri ile başlamak zorunda kalsaydınız, muhtemelen siz de sinir krizi geçiyor olurdunuz.
Yunus, Zümra'nın söylenmesinden sonra gösterdiği yere dönmeden içinden diledi;
- Allah'ım ne olursun gösterdiği kişi Kerem olmasın.
Ama ne mümkündü, tabi ki de tam olarak Kerem'i gösteriyordu. Haylaz çocuk, yine neler yapmıştı acaba? Ama bilmediği bir şey vardı ki, bu kaya sertti!
...
Evin, kocasını işe göndermemek için kırk takla atarken, kendi izni bittiği için okula başlamıştı. Dersini bitirip, yoklama defterini de doldurduktan sonra, okuldan çıkmak için bahçeye inmişti ki, okul kapısında el pençe divan Sidar'ı dinleyen bir adam gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Художественная прозаBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...