Mirza elindeki selpak ile kıpkırmızı olmuş burnunu yeniden sildi. Yara olmaya yüz tutmuş burnunun acısını hissettiği vakit, bir kez daha sinirlendi.
Avluda oturduğu salıncakta başını geriye doğru yasladı. İçinden içinden kendi ile konuşuyordu. Tabii Mirza bilmiyordu ki bu konuşmanın sebebi, kaderin yazılışıydı.
- Bu kadarı da fazla değil mi? İlaç fayda etmiyor artık belli ki.
Telefonunu çıkarıp doktorunu aradı, gün içinde bir randevu aldı kendi için. Tam odasına yöneliyordu ki, ortanca abisinin kendisine alttan gülüşlerini gördü.
Bir süre sessizce birbirlerine baktılar. En sonunda dayanamayan Mirza kahkahayı patlattı. Bunu bir izin olarak alan abisi Yunus da onunla birlikte kahkaha atmaya başladı.
Mirza gülerken az evvel kalktığı salıncağa tekrar oturdu. Sağ elini ritmik olarak salıncağın minderine vurdu. Yunus, anlamıştı kardeşinin isteğini, ikiletmeden oturdu yanına.
Uzundu kardeşi, fazla uzundu abisinden bu kadar uzun olmaya utanmıyor muydu bu çocuk? Biraz zorlu olsa da kardeşini kolunun altına aldı Yunus, her zaman yaptığı gibi sağ şakağını öptü.
Mirza'nın gülüşü yavaş yavaş azaldığı gibi kayboldu. Çünkü biliyordu bu öpüşün anlamını. Abisine çevirdi yeşillerini kendi gözlerine zıt olarak siyah gözlere bakarak konuştu Mirza;
- Abim! İyiyim ben biliyorsun değil mi? Ufak bir alerjiydi sadece. Hem doktorumdan randevu aldım bugün için, sanırım ilaç etki göstermiyor artık. Tekrar muayyene olacağım gereken ne ise uygulayacağım merak etme.
Yunus kardeşinin yeşil gözlerine bakarken o günü tekrar yaşamıştı. Kafasını geriye yatırdı, derin bir nefes çekti ciğerlerine. Aldığı nefesi verirken ciğerlerinin acıdığını hissetmişti ki, yüzü acısını kanıtlarcasına buruşmuştu.
Kardeşini yanıtladı Yunus, gözleri kapalı devam etti konuşmasına, açılırsa gözleri, yaşlarını tutamazdı çünkü. Boğazını temizleyerek başladı konuşmaya.
- O günü tekrar yaşamak istemiyorum Yusuf! O ana dönmeyi bırak, hayali dahi gözüme gelsin istemiyorum. İlk defa bu kadar büyük boyutta yaşadın. İlk defa bu kadar büyük nüksetti alerjin!
Bunları söylerken bile o güne dönüşmüştü Yunus!
Olay günü:
Kerem'in sesi konağı inletiyordu adeta. Halime hanım elindeki kepçeyi fırlattığı gibi kendisini avluya attı. Gördüğü manzara karşısında dizlerinin boşaldığını hisseden yaşlı kadın Yusuf'um diye koca bir çığlık attığında, tüm konak halkı avludaydı Yunus koşarak, hatta uçarak Kerem'in boynundan kaptı kardeşini.
- Yusuf! Yusuf cevap ver abim. Kurban olayım oğlum cevap ver.
Yunus yaşadığı korkunun yanı sıra telaşını da eklemişti ki, korku akan sesi ile telaş içinde sordu Kerem'e;
- Ne oldu Kerem? Neredeydiniz? Nasıl bu hale geldi?
Yunus, can havliyle sıralarken sorularını Kerem dolu gözleriyle kendinden geçmişti adeta. Büyük abisi Yalçın, karısı Dilek'e yüksek volümden seslendi. Çünkü Dilek tam olarak şoka girmişti.
Mirza'yı daha önce hiç bu kadar kötü vaziyette görmemişti. Abilerine göre daha iri ve heybetli olan Mirza, yengesinin çınarı, mum gibi erimişti adeta.
- Dilek! Dilekkkk!
Kocasının yüksek sesi ile kendine gelen Dilek, şok içerisinde cevapladı kocasını;
- Ee.. Efendim.
Yalçın, bir kez daha yüksek volümden konuştu yaşadığı korkunun esiri altındayken;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Ficción GeneralBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...