Nice sevdalar vardı, kavuşmayı bekleyen! Nice sevdalar vardı, kavuşamayan! Nice sevdalar vardı, azrail olup can alan!
Sevda güzel şeydir vesselam, taşımasını bilene, beklemesini öğrenene!
Düştüyse yüreğe sevda, kavuşamasa da öğrenir insan! Taşımasını da, beklemesini de!
...
Evin, odasının balkonun da oturmuş, karadeniz'in temiz havasını ciğerlerine dolduruyordu. Gözleri kapalı, yüzünde silemediği gülümsemesi ile geçirdiği güzel günleri anımsıyordu.
Ne güzel zamanlar geçirmişti, kötülükleri de olmuştu tabi. Ama Evin, kötü günleri imtihan sayıyordu.
Nitekim öyleydi de, o kötü günler olmasaydı, bu güzelleri gelir miydi?
Hayır, gelmezdi! Bundandır ki, iyi ki yaşamışım diyordu.Gözlerinin önünde aldığı evlilik teklifi vardı, silemiyordu, silemezdi. Nasıl silinirdi ki, en büyük hayallerinden biri olan, Ayder yaylasında evlilik teklifi almaktı.
Almıştı işte, yüreğinde kor kor yanan adamdan almıştı. Yüzüğün takılı olduğu elini havaya kaldırdı Evin, bir süre yüzüğüne baktı ve ardından yaşlı gözlerini gökyüzüne çevirdi. Sessiz şükürlerini yolladı bir bir Giresun semalarına.
Evlan, balkon kapısına yaslanmış, ablasını izliyordu. Nasıl da mutluydu güzeller güzeli ablası. Yavaşça yaklaşıyordu ablasına ki, ablasının sesi ile şaşkınlık içinde olduğu yerde kaldı;
- Geldin mi boncuğum?
Şaşkınlığı devam ederken cevapladı ablasını Elvan;
- Nasıl anladın abla ya?
Gülümsedi Evin, tek kaşı havada kardeşine bakarak konuştu;
- Yaklaşık on dakikadır kapıdan beni izliyorsun bebeğim.
Elvan, pess dercesine ellerini hareket ettirdiği sırada konuşmaya başladı;
- Abla, sen Mardin'de bordo bereli falansın da, öğretmenlik yapıyorum diye bizi mi kandırıyorsun acaba ?
Evin, kocaman bir kahkaha attı kardeşinin elinden tutup, yanına oturmasını sağladı. Saçlarını koklayarak öptü ve kardeşini cevapladı;
- Şu lavanta kokusunu bir sende seviyorum bir de Dilek ablada. Mardin'de iken Dilek abladan yayılan bu koku seni hatırlatıyor bana, özlemim hafifliyor sanki. Ayrıca, ben bordo bereli edebiyat öğretmeniyim.
Elvan, ablasının sözlerine biraz buruk fakat içten bir gülümseme ile cevap verdi.
- Ben de seni çok özlüyorum abla! Bazen gülüşünü, bazen sesini, bazen de bana çemkirişini. Şimdi evleneceksin hep orada olacaksın.
Elvan, bir süre durdu sonra ablasına tek kaşı hava da bir bakış ile konuşmasına devam etti;
- Sanki 6 senedir burdasında, bende neye içerleniyorsam.
Evin, yediği bu laftan sonra tabiri caizse kardeşini hamur gibi yoğurdu. Bir süre daha balkon keyifi yaptılar, ardından yataklarına gittiler.
Biri içindeki mutluluk ile uykuya dalarken, diğeri kalbindeki ağırlık ile huzursuz uykunun kollarına bıraktı kendini.
...
Sabahın ilk ışıkları ile uyanan Mirza, Karadeniz'in muazzam güzellikte olan denizini izliyordu. Bugün dönüş yapacaklardı Mardin'e, tabi Evin de onlarla birlikte dönecekti. Mirza, gözlerini kapattı ve gülümsedi;
- Hoş geldin Evinamın..
Evin, gözleri kocaman olmuş, ağzı açık vaziyette Mirza'ya baka kaldı ve sordu;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Fiction généraleBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...