Sevdiğini kaybetmek ne denli bir acıydı? Bunu sadece yaşayan bilirdi!
Bu acıyı yaşamaksa, dünya üzerindeki en büyük imtihandı.
Peki, dolar mıydı yeri?
Dolmazdı!
İmkansızdı!
Kaldırılması zor acılardandı vesselam!
...
Rüstem bey, sildiği yaşlarına yenilerini ekliyordu. Dili lal olmuşken, yüreği dile gelmiş bir bir sıralıyordu feryadını.
Bir süre daha izledi karşısın da durduğu mezar taşını. Ardından elleri taşın üzerindeki yerini alırken, konuşmaya başladı;
- Alya'm! Güzel gözlü yarim.. Seni ilk gördüğüm gün.. Ben o günü hiç unutmuyorum biliyor musun? En toyluk zamanlarımdı, ama biliyorsun sen beni, hiç hovarda bir adam olmadım.
Göbekli tepede görmüştüm seni, yankılanan sesin, içime akmıştı ılık ılık. Arkan dönüktü bana, ama sesin yok muydu? Kalbimi ele geçirmek için yemin etmiş gibi, sarmıştı dört bir yanımı.
Yüzünü döndüğün de bana, gözlerine denk geldi gözlerim. İşte o zaman dedim 'evleneceğin kızı buldun Rüstem' diye.
Öyle de oldu vesselam. İyi ki de, oldu Alya'm. Sana olan sevdamın, sonu yoktu! Hala da yok Alya'm, ilk gün ki gibi yerli yerin de duruyor. Bir gün yanındaki boşluğa geleceğim ve o gün bizim vuslatımız olacak..
Bir süre dinlendi Rüstem bey, sessizce bekledi ve devam etti konuşmasına;
Müjde vermeye geldim sana Alya'm. Konağımıza yeniden doğuyorsun. Bir Alya daha geliyor konağımıza.
Zeynep Alya'mız. Öyle güzel gelinlerin var ki dilbirinam, bir görsen. Konak şenlik yeri gibi onların sayesinde.
Dilek, Yalçın'ınımız karısı, en büyük gelinimiz. Konağımızın anası, atası, düzenimizi kuran, yolumuzu gösteren.
Oğullarımıza öyle sahip ki, sen hayatta olsan, eminim ki böyle olurdun. Ama bizim oğlanları bir gör dilbirinam, yengeleri diye akılları gidiyor.
Hele Yusuf'um yok mu? Ana sevgisini yengesinde buldu, Dilek onu öyle güzel sevdi, saydı, sardı, sarmaladı.
Gözyaşlarının ardı arkası gelmiyordu Rüstem beyin. Hıçkırıkları dize dize olmuş, mezar taşlarında yankı buluyordu. Derin bir nefes aldı ve devam etti anlatmaya;
- Havin, Yunus'umuzun karısı. Konağımızın masumu, kırılganı, yaz güneşi, en yaralısı.
Yunus ile birbirlerine kavuşmak için öyle zor imtihanlardan geçtiler ki, hayat onları çok yordu.
Ama pes etmediler, direndiler, herkese ve her şeye rağmen kavuştular. Hayatı dalgaya alıp göğüsleyen oğlumuza derman oldu yaz güneşimiz.
Oda çocuklarımıza çok sadık. Herkesin keyfini yapmak için elinden geleni ardına koymuyor. Biz de konak halkı olarak incinmesin diye elimizden geleni yapıyoruz merak etme sen dilbirinam.
Elleri mezar taşında yazan ismin üzerinde geziniyordu. Yanaklarından süzülüp, sakallarına ulaşıryordu yaşları.
Gözündeki yaşın inadına dudakları kıvrıldı Rüstem beyin ve anlatmaya devam etti;
- Evin, Yusuf Mirza'mızın karısı. Konağımızın aşkı, neşesi, vanilya kokulu kadını. Oğlumuz ona yasak olana sevdalanmış dilbirinam.
Senden miras kalan vanilya alerjisi, oğlumuza dünya da imtihan oldu. Ama merak etme her sabah aldığı havası onu koruyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Aktuelle LiteraturBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...