İçimde bir şey kanıyor
Keskin bir vedanın yarası sızlıyor
Yüzümde bir şey soluyor
Aynı değil, umudun rengi kayboluyor...Kalbimde bir yerde bir orman yanıyorBıraktığın şarkılar sahipsiz susuyorŞiirler hep dargın, dualar şifasızÖmrüme mıhlanmış bir cümle...
Kül olur kalbindeki zamanla
Yana yana, yana yana
Yana yana, yana yana...Kül olur kalbindeki zamanlaYana yana, yana yanaYana yana, yana yana...
...
Mirza, haftalardır yaptığı gibi bir kez daha başa sarmıştı aynı şarkıyı. Acısını biraz olsun bastırıyordu, fakat bu acının geçmesi imkansızdı.
Hiç tanıyamadığı, bilmediği güzel annesi de yakıyordu canını ama, bu acı ölümü isteyecek kadar büyüktü.
Bir kez daha bitti şarkı. Mirza, ağır ağır kalktı yerinden, ayaklarını yere sürterek yavaş yavaş indi merdivenlerden.
Konaktaki herkes onu izliyordu, fakat bu sefer sadece izliyorlardı. Çünkü yaşadıkları elim olay sonrası, Yusuf Mirza bitmişti ki, onunla birlikte Yusuf'u da gömmüştü.
Mirza'da, zor bela ayakta duruyordu. Bu sefer Dilek dahi yaklaşamamıştı yanına, yeşil gözlerinin sönen feri, yüzüne zift olarak yansımıştı.
Konak kapısından çıktığı gibi bindi arabasına. 2 aydır olduğu gibi bugünde ziyaret edecekti. Aynı şarkı eşliğinde ilerledi bir müddet, ardından gideceği yer göründüğü gibi şarkıyı kapattı.
Çünkü ölüler, dirilerden daha çok saygıyı hak ederlerdi!
Usul usul indi arabasından, yeşil gözleri ton değişikliğini gerçekleştirmişti yine, dolan gözleri yeşillerinin daha da açılmasına yol açmıştı.
Girdi mezarlıktan içeriye, bedeni bir çuvaldan farksız iken, devam etti yüreğinin sönmeyen acısına.
Gelmişti işte, yine buradaydı! Mezarın ayak ucuna dizleri üzerine çöktü, başını sanki birinin dizine koyarcasına mezar taşına koydu.
Usulca kapattı gözlerini, buna eş zamanlı bir damla özgürlüğünü ilan etti gözlerinden. 2 aydır yaşadığı sahneler bir bir sıralandı göz kapaklarına.
2 ay önce;
Evin, kanlar içinde yerde yatarken Mirza, yaralanmış aslan gibi saldırıyordu etrafına. Yalçın, Yunus ve Kerem tutamıyordu Mirza'yı.
Ambulans geldiği gibi ilk müdahale yapıldı ve Evin, hemen hastaneye kaldırıldı. Dilek yaşadığı baygınlık ile hatırlamadığı anları, sonrasında kocasından bir bir dinlemişti.
Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönen kadını, ayağa kaldırmak zor olacaktı, belliydi.
Mirza, ambulansta Evin'in yanında oturmuş, kanlı elleri ile Evin'in buz gibi olmuş elini tutmuş, sadece gözyaşlarını sıralıyordu sessiz sessiz.
Fazla kan kaybediyordu ki, ambulans görevlisi, ambulansın içerisinde bulunan telefondan hastane ile irtibata geçmişti.
- Yaralı çok fazla kan kaybediyor. Kan grubu bilgisi yok elimizde. Vaka müdahale oranı %100.
Mirza, duyduklarından sonra hıçkırığa boğulmuştu. Ambulans kısa sürede hastaneye varmıştı, hastane acilinde doktorlar bekliyordu.
Hızlı bir şekilde indirdiler Evin'i ve ilk gözlemlerden sonra bir koşuşturma ile ameliyata alındı.
Herkes ameliyathanenin kapısın da bekliyordu. Rüstem bey, Halime hanım ve Şilan da, duydukları gibi gelmişlerdi hastaneye.
Yakın olduğu öğretmen arkadaşlarından biri Evin'in ailesine haber vermişti. Kerem, Evin'in ailesini almak için havaalanında bekliyordu. Mirza, ise bir ölüden farksızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Aktuelle LiteraturBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...