Bir sevdaya düşmek vardı, bir de o sevdanın ateşinde yanmak! Sevdaya düşen yürek, bilinçsizce yanardı. Yüreği yakan kor kor ateşler, yananın sebebindendir ki, alevleri değmez insanoğlunun gözüne..
2 Hafta sonra:
Mirza konağın teras katından, güneşin yerini ay'a bırakışını izliyordu. Kaç saattir buradaydı oda farkında değildi. Fakat konak halkı Mirza'daki suskunluğun gayet farkındaydı.
Dalıp dalıp gidişi, yemeklerde tabağıyla oynayışı, poyraza daha sık biniyor oluşu herkesin dikkatini çekmişti.
Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor, fakat kimse anlayamıyordu. Çünkü Mirza, tam olarak kara kutu gibi bir karaktere sahipti, her şeyi içinde yaşar, gerek duymadığı hiç bir şeyi dışarıya vermezdi. Kimsede sormaya cesaret edemezdi ki, bir kişi hariç!
Konak halkı aralarında bu durumu değerlendirirken herkesin gözü Dilek'in üzerinde kaldı. Dilek bu durumu bir süre sonra fark etmişti ki, ellerini teslim olurcasına havaya kaldırıp;
- Aaa.. Hayır! Saçmalayın lütfen, yapamam.
Yalçın, yanında oturan karısını kolları arasına alıp lavanta kokan saçlarına bir buse kondurdu.
- Sana güveniyorum güzel karım. Bunu senden başkası yapamaz. Hadi göster kendini bebeğim o kazanın dibine, senin tabirinle çınarına, senden başkası soramaz bunu.
Herkes yalvarır gözlerle Dilek'e bakarken dayanamayıp kabul etti. Dilek'te biliyordu Mirza sadece yengesine dökerdi içini, bir o anlardı çınarının sıkıntısını.
Aslında Dilek ne olduğunu adı gibi biliyordu ama, Mirza kendi istediği zaman anlatsın diye bekliyordu. Yoksa kalıbını basardı kız meselesi olduğuna.
Mirza salıncakta yıldızları sayarcasına usul usul sallanıyorken Dilek yanına gelmişti, fakat Mirza asla farkında değildi. Bu duruma oldukça şaşırmıştı yengesi, Mirza ki, tıkırtıda uyanır, ayak sesini duyardı.
Yunus'un tabiri ile K9 du, ama şimdi ruhu duymamıştı. Dilek, geldiğini fark etmesi için boğazını temizledi. Mirza yengesini gördüğü gibi toparladı kendi;
- Yengem! Ne zaman geldin? Duymadım da ben!
Usul usul kafasını sallayarak cevapladı Dilek;
- Şimdi geldim yengem, dalgınsın ayak sesimden almadın, şaşırmadım desem yalan olur.
Derinden bir nefes alan Mirza, elini kolunu nereye koyacağını bilemez halde cevapladı yengesini;
- Yok yengem ya.. Dalgınlık değil de, ne olduğunu bende anlayamıyorum desem yeridir.
Dilek Mirza'nın yanına oturdu salıncağa, bir süre sessizlik sardı etrafı, Mardin semalarının karanlığını süsleyen yıldızları izlediler birlikte.
Konak halkı ise salonda bu sessizlikten dolayı dokuz doğuruyordu. Dilek, Mirza'ya döndü biraz çınarını izledi, tekrar gözlerini yıldızlara çevirdi ve can alıcı soruyu Mirza'ya yöneltti;
- Kim bu kız?
Mirza, hiç kıvırmadan bodoslama cevapladı yengesini, sanki hep bu anı bekliyormuşçasına;
- Buralardan değil yengem! Giresun'lu, 28 yaşında, Edebiyat öğretmeni, 6 yıldır burada görev yapıyormuş. Yani 5 yıldır Nusaybin'de yapmış tayin tercihini Midyat'a yapınca buraya gelmiş. 1 yıldır da burada görev yapıyormuş.
Tek kaşı havada, kafasını aşağı yukarı sallayarak konuştu Dilek;
- Araştırmışsın! Peki senin bu halinden Karadeniz kızının haberi var mı çınarım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vanilya Kokusu (Tamamlandı)
Fiksi UmumBen geldim ana.! Bu sefer tek gelmedim ama, gelinini getirdim sana, vanilya kokulu kadınımı.! Ben bilmem seni, anlatılan kadarsın bende, resimler de gördüğüm kadarsın gözlerim de.! Ama öyle büyüktür ki içimdeki sevdan, bir o kadar da büyüktür içimde...